29 Mart 2009 Pazar

BİSİKLET


iki tekerlek,
bir pedal
söylemesi ne kadar basit
oysa
hissettirdikleri ne kadar derin...!
kırmızı yada siyah
onlar olmazsa sarı...
ama
yok yok!!
olmazsa gelmesini beklerim
nede olsa bana ait olmayacak mı sonunda!?
...
yine bulutlar gibi süzülüyor hayallerim gökyüzünde
söylediklerime bak
ben mahkumum şu pencere kenarına
herkes televizyon seyretmeye hasret
bense
cam kenarından bisikletli diğer mahalle çocuklarına
geçen Elif o kıpkırmızı bisikletinden yere düştü
aah! kimbilir nasıl acıdı canı
ayağı şimdi alçıda
bisikletiyse kapılarının önünde
ama ben Eliften çok
öksüz kalan bisiklete üzülüyorum
annem çok kızıyor bu düşünceme
ama
Elif nede olsa iyileşecek
alev kırmızısı istemeyecek mi
alev gibi süzülmek sokaklarda
fırtına gibi esmek!?
Ahh benim olsa!
bütün mahallelerde dolanır
binmek isteyenlere bindirirdim
ama elif öyle değildi işte
cimriydi
kızma anne
haketti işte
ne olurdu geçen arzuladığımda biraz binmeme izin verseydi!?
o hiç ben olmadı ki
bilmez değil mi!?
benim gibi pencere mahkumiyetini
anne dinle beni
bir gün bende büyüyeceğim
bende çalışacağım
benimde olacak alev gibi bir bisikletim
ama söylesene bu duyguyu taşıyacak mıyım yine içimde!?
buruklukla bakmayacak mıyım ona söylesene!
ama ne zaman
bir yerde tutkuyla o kırmızıya bakan bir çocuk görsem
onu tutkuya mahkum etmeyeceğim!
o kavuşacak...
ve
Elif gibilere muhtaç olmayacak
bak sözüm söz
anne bu dediğime kızma olur mu...!?

28 Mart 2009 Cumartesi

NEYDİ

Düşündüm .....Uzun uzun hemde...
ne kaldı bana diye...
onlardan arta kalan neydi bende
ne kazandım ya da ne kaybettim diye
hatıralara sadık kalacaklar mı
çok düşüdüm gerçekten
yaşanan onca şeye rağmen
benden ne bekleyebilirlerdiii
yada ben onlardan ne isteyebilirdim ki
bu oyunda böyle tükendi
ışıklar söndü
kıyafetler yerlerini aldı
ve maalesef yine
perde indi.....

27 Mart 2009 Cuma

ÖZGÜRLÜĞÜN DANSI BU


özgürlüğün dansı bu
kanatlarından taşan özgürlük tutkusu
her çırpışında çıkan ses mutluluğun
umudun
ve baş kaldırışın sesi ,
bir anlık arzu
ve sonsuzluğa sahip olmak
tepeden bakmak belki
ama isteyerek
belki gerektiğinden ama
baş kaldırış yalnızlığa
baş kaldırış esarete
ve büyük zafer acımasızlığa...

20 Mart 2009 Cuma

GÜZEL BİR GÜNDÜ


Bugün uzun bir aradan sonra Taksim'e gittim.Özlemişim...Bu arada uzun bir zaman dediğime bakmayın sadece 10 güncük...Ama en azından haftanın bir günü orda olan biri için 10 gün bir asır gibi geliyor nedense...Ben farklı insanları,farklı tarzları,farklı yaşam biçimlerini seviyorum.Ve İstiklal ile Taksim tam böyle yerler.Ayrı bir kokusu var buraların...Ayrı bir dokuya sahip işlenecek durumda..:)İnsanlar,ayrı hayatlar,farklı tarzlar...Hani bazı insanlar vardır ikinci el kitap almayı sever.O kitapta diğer kişinin izlerinin,notlarının olması sevindirir.Aslında benim ki buna benziyor aynısı değil tabi ki ama farklı hayatlar noktası ortak... Herneyse Taksime uğramamın bir diğer sebebide okula uğramamdı.Oraya da uzunca bir süredir gitmemiştim kısaca 3 aydan fazla oldu.Nedense unutamadığım şeyler arasında okulum.Anılarım,yaşadıklarım,hislerim o duvarlar altındaki ,onlar arasında sıkışmış umutlarım...O koca taş binaya girerken ayrı bir mutluluk ve onunla birlikte bir hüzün kaplıyor içimi..Ayrılığın acısını hissediyorum..O zırhın üzerimizden alınmasına isyan ediyor ruhum...Her neyse bıraktığım herşey aynı okulda.Yani demek istediğim kişiler aynı.Karakterler aynı..Doku aynı...Tek ben eksikmişm gibi hissediyorum..Eminim diğer arkadaşlarımda böyle hissediyordur.Özlem ki çok büyük biraz gideriyorum oraya uğrayarak.Bütün günümü orda geçirdim..Aşırı eğlendim ama bir yanım hep buruk çünkü artık orda öğrenci değilim...Ama daha serbestti çoğu şey bana...Tabi kii daha rahat oluyorsunuz.Ama ayrılamıyorsunuz ayrı bir tutku ...Güzel umutların yeşerdiği senelerimin geçtiği taş bina..Dışardan soğuk itici ürkütücü o koca yapı..Nasıl kapından girince sıcak bir yuvaya dönüşüyorsun....?İkinci evim,diğer yuvam...Bugünümde bu güzel havada çok güzel geçti...Güneş altında ders dinledim yine.Mezun öğrenci yine dersteydi..Hay Allahım güzeldi yha güzeldi...

17 Mart 2009 Salı

BEN HEP YALNIZDIM BİLİYOR MUSUN?


Ben hep yalnızdım biliyor musun?
Yani seninleyende yalnızdım kastetmek istediğim bu...
Hani o kadar yükü taşımak gibi birşeydi benim ki
Sevgim arttıkça yükümde arttı...
Ağırlığın altındaki ben yine de isyan etmedim...!
Seninleyken sensizliğe boyun eğdim
Umuduma umutsuzluk kattın ama ben güldüm
Canım yandıkça,acılar düşmanım oldukça ben daha da kabullendim durumumu...
Senin olduğun bu dikenli yol
Benim için güllerle donatılmış bir bahçeydi...
Ben hep yalnızdım biliyor musun?
Bu çift kişilik bir monologtu
Ben oynadım durdum
Alkışları sen topladın
Yine de kabullendim...
Senin olduğun oyun bile güzeldi
Kışımda baharı hissettim
Sen hoyratça rüzgarını estirirken bile...
Şiirlerimde umudu haykırdım
Umutsuz olduğumu bile bile
Dedim ya isyan etmedim...
Bu çift kişilik bir monologtu
Çekip gitme sırası geldi
Anlıyorum...
Perde indi ve oyun bitti....!

BİZİM ELİMİZDE


İsyana kalkıştığınız,isyan bayraklarını elinizden düşürmediğiniz zamanlar oldu mu?Dünyanın sonunun geldiğine inandığınız hoş bu küresel ısınmadan dolayı neler olacak bilemiyoruz ama buna inandığınız belki de sadece kendinizi düşündüğünüz zamanlar...Sabrınızın tükendiği çığlık çığlığa bağırmak istediğiniz ama sesinizin çıkmadığı zamanlar...Çaresizliğin en üst seviyede olduğu...Kendilerine düşen görevi anlayan gözyaşlarının süzülme turlarının başladığı ve yerini hıçkırıklara bıraktığı...Ne bileyim ansızın sinirlenmeler,ansızın terkedilmiş sanki yok olmuş gibi davranmalar...Dünya coğrafyası üzerinde bir noktaya ait gibi hissetmemek...Çok kötü değil mi bu zamanlar bu haykırışlar...Bir labirent ortasında kalmış,yolunu,yönünü bulamamış ve artık umudun yok olmuş olması...Kısacası inandıklarımız.Ama korkmayın bunları düşündğümüzde bile içimizde bir umut var ...Çünkü düşünebiliyoruz.Aslında hayatı bıraktığımızda o bizi ağlarında kıvrandırıyor o kadar...o bizi bırakmıyor anlayacağımız...Çünkü o oyun kurucusu neyin nerde başlayıp nerde biteceğini biliyor.Birde artık o alışmış ilk biz değiliz ki onun ağlarında savaş veren...!o kadar emin ki.Biliyor bu durumların bir kaç gün süreceğini..Nedense biz bilemiyoruz o dipsiz boşluktan çıkacağımızı..O kara kuyu uzadıkça uzuyor bizim için..Her zaman benzetirim yine bu benzetmeyi yapmakta haklı buluyorum kendimi hayat dipsiz bir kuyu sonu karanlık başı aydınlık..Ne tarafa çıkacağımız bizim elimizde.Yine savaş bizimle.Galip gelmek yada mahlubiyet bizim elimizde..Maalesef herşey bizim elimizde...

15 Mart 2009 Pazar

DEĞİL Mİ BU HAYAT!


Dipsiz bir boşluk,
sonu görünmeyen
Karanlık kuytu
düşeceğimi düşündüğüm zaman
Kurtuluyorum
Tutunduğum dal yeşeriyor
Mutluluğa, umuda haykırıyorum
Daha sonra
Dalım kırılmaya yüz tutuyor nedense
Filiz veren her bir dal
Gerçekleşecek her bir rüya
Sonlanıyor.
istenilenler neden gerçekleşmiyor!?
Değil mi bu hayat!?
Kime yeşeren bir dal uzatıyor
Değil mi bu kader!?
Herkese güzel yazılar yazmıyor
Değil mi rüya!?
Her zaman gerçekleşmiyor....!

14 Mart 2009 Cumartesi

YALNIZ KALMAK;BİRAZ GEREKLİ DEĞİL Mİ!?


Evde oturmaya mahkum olduğum ve yalnız kaldığım günlerden birindeyim yine.Aslında böyle tek zaman geçirmek faydalı her insan için bence...Son ses açılmış müzik,dağılmış defterler,kitaplar,gzeteler ve siz sadece siz ve sizin özünüz.Tamam yalnızlık güzel bir şey değil.Haklısınız ama benim dediğim arada gerekiyor insanlara,tek başına kalmak.Tabi bu benim düşüncem.Siz ne dersiniz ben bilemem:)Ama benim için faydalı olduğunu düşünüyorum bu durumların.Düşünsenize yanınızda kimse yok.Ne anne ne kardeş ,abi,abla vs.:)Teksiniz istediğiniz herşeyi yapın ama başkalarına rahatsızlık vermeden...Ağlayın,bağırın,haykırın,yazın,çizin,okuyun ...Ama naparsanız yapın sadece kendiniz için yapın...Haklı değil miyim?!Yani kendinize zaman ayırın.O kadar meşgulüz ki hepimizin belirli birşeyler için koşuşturmaları var.Kendimizi unuturcasına yaşıyoruz,başkaları için.Bu yüzden lazım böyle zamanlar hepimize...
Gelelim bana.Tek olmak benim için çok şey ifade ediyor.Belki böyle bir anlık özgür olduğumu düşünüyorum.Ne yaparsam yapayım sadece kendi adıma yapıyorum aslında bir nevi bencilleşiyorum.Bunun böyle olması kanısındayım.Zaten her insan da benciliik vardır merak etmeyin.Bir canavar gibidir bencillk ve her insanın içinde vardır bu.Pek güzel olduğunu düşünmesekte bunun aslında biraz da iyi birşey olduğunu düşünmeliyiz.Bencillik ben sevgisinden gelir doğru değil miyim!?Ee o zaman bu insanlarda sevgi denilen kavram var demektir.Her şey kendimizi sevmekle başlamaz mı zaten.Bencil insan biraz da kendini düşünür aslında(!) çevresindekilerden çok düşünür tamam:DAma kendini düşünmekte güzel bişeydir .Her neyse bunun tartışmasını vermeyeyim şimdi...Kısa bir şekilde anlatırsam yine yalnız kalmaya ihtiyacım var ve bu tek geçirdiğim zamanımı en iyi şekilde değerlendirmek istiyorum.Özüm için kendim için ve yeni birşeyler katmak için kendime.Kısacası şu kısa zamana sadece adımı vermek ve öyle değerlendirmek istiyorum.Ve herkesin böyle zamanlara ihtiyaç duyduğu kanısındayım.Şu koşuşturma adı verilmiş yaşadığımız dilimde aslında kendimiz için yaptığımız şeyler o kadar az ki.İşte bu yüzen zamanımızı birazda kendimiz için harcayalım diyorum.Her zaman yaptıklarımızın altında bir övgü beklentisi yok mu!? yada çevremizdekilerin itibarı için değil mi çoğu şey.Hyatımız bizim ama ikinci planda kalıyoruz.Aslında kendimiz için değil çevremizdekiler için yaşıyoruz..
Bence biraz düşünün az da olsa bana hak vereceksiniz....=)

12 Mart 2009 Perşembe

DEĞİL Mİ???


Ortada bir neden yokken ağlamaya başladığınız oldu mu hiç?Bir söz,bir melodi,bir cümle,bir kelime belki de bir dokunuş ve ardından odaları,koridorları inleten hıçkırıklar yada tam zıttı sessizce bir köşede dökülmüş gözyaşları...Kimse hayır diyemez buna..Kim olursanız olun,nerede olursanız olun elbet hayatınızın bir evresinde sizce ortada bir neden yokken ağlamışsınızdır yada ağlayacaksınızdır...Emin değilim kararlı da konuşmuyorum ama gerçek bu.Her ne kadar güçlü görünsekte kabuğumuzun altı da var.Yeri geldiğinde acıların en büyüğünü saklasakta o kabukta sonunda neden yokken acıyı hissetmeye başlıyoruz biz insanoğlu.Duygularımızı denetlemesini öğrenmeye başlasakta tam beceremiyoruz maalesef.Bir anı bir hikaye bir şarkı ne olursa olsun başlıyoruz ağlamaya...Hani bir şarkı sözü var 'şarkıların günahı yok,acıtan sensin içimi! eminim bunu duyan çoğu kimse bendeniz de içindeyim çok ağlamışızdır.Ya da Ayla Çelik'in bir dönebilsem şarkısında...Yaprak Dökümü dizisiyle çoğu kimseyi kalbinden vurdu bu şarkı...Ne çok ağladım bu şarkılarda ortada neden yoktu işte sadece müzik dinlemekti amacım...Halk tabiriyle birikimler mi çıkıyor ne...Her yerde bir anı ,her sözde bir nasihat ve herşeyde herşey! hayatın ta kendisi bu değil mi zaten??

11 Mart 2009 Çarşamba

HAYAT


Zaman geçiyor
Bulutlar gibi
Bazen hızlı bazen yavaş...
Hırçın yağmurlar yağıyor
Günlerce yada saatlerce...
Bir melodi kulaklarda
Bazen bir çığlık bazen bir kahkaha
''Pardon kaçıncı sahnedeyiz?'' demek geliyor içimden
Sonra aklıma geliyor;bu oyun sonsuzdu...
Bir an dalgınlığıma geliyor
Hal tabiriyle içim geçiyor
Oyunun adını ve nerede olduğumu unutuyorum
Ama
Kafamı kaldırdığımda gördüğüm sahne herşeyi hatırlatıyor.
Bu bir gerçek öykü...
Oyunun adı ''Hayat''
Perde mi? Benim yaşım; 18
Ha bir de hatırlatayım bu oyun doğaçlama
Herşey var,
Karakterlerimiz bol
Bu bir gerçek öykü
Öyle suflöre falan gerek yok
Doğal görünmek çabamız her ne kadar olamasakta

10 Mart 2009 Salı

İŞTE BU YÜZDEN

Yine yağmur vardı bugün...Bardaktan boşanırcasına yağdı yine yağmurlar..Hırçındılar yine...Sokaklar bomboştu...Islanan kaldırımlar yine öksüzlüklerine isyan ediyordu.Ve yine sen yoktun...Yağmur yağdı ,her damla cama çarptı çarptı yüreğimde ki sızıya eşlik etti ve terk etti camı .Senin yaptığın gibi...Sen yoktun buralarda,sokaklar bomboştu.Her damla isyanımı haykırıyordu.Ve ben yine ağlıyordum.Hep yine'ler vardı bugünde.Gerçi ne zman yok ki herşey aynıyken tek eksik sensin.Bunun ne kadarı aynı olabilir ki?!Sen olmadan neyi ne kadar yürütebilirim ki!?Mevsim kış olsa yağmurlar tek dostum.İşte bu yüzden nefret ettim hep yazdan...

9 Mart 2009 Pazartesi

BENCE

Cevapsız kaldığınız oldu mu hiç?Soruların sayfalarca uzadığı cevaplar bölümünün ise karbeyazlığını koruduğu zamanlar?Çok yaşadım...Elimdeki sayfayı doldurmak için kalemim vardı ama cevaplarım yoktu nedensiz...Baktım durdum yaşanan olaylara....Yada cevap beklerken alamadığınız oldu mu o çılgınlar gibi beklediğiniz yanıtları...Bunu da ben çok yaşadım....Kırık dökük zamanlarım,umutsuz haykırışlarım oldu da oldu....Kimin olmamıştır dedim kendi kendime ?Kim dört dörtlük yaşamıştır?Kimse!Herkes dört dörtlük olduğunu sansada değil ...O halde herkesin bir eksiği var değil mi?Biliyorum var...Cevabımız varken uygun soruyu bulamayız kimi zaman yada arzu ettiğimiz bir şeyi başaramayız...Herzaman doğruyu ve istediğini yaptığı insana inanmam ben.İnanamam daha doğrusu elbet bir yerde hatası olacaktır.Ne zaman üzerinde ki ben elbisesini çıkarırsa insan ve dört dörtlüğüm ayakkabısını o zaman inanırım çoğu şeye...Doğrular çıplaklıktır bence...

8 Mart 2009 Pazar

DOST...

Dost nedir?Kimimize göre herşeyden önemli,kimimize göre sadece yoldaş...Hani derler ya bütün kavramlar kişiden kişiye değişir çoğu şey yorumlamayla alakalıdır diye.Bende katılıyorum buna.Dost dedikleriniz ya gerçekten öyle değillerse..!?Meşhur kadın Hülya Avşar bile 'Yüzüne bakmadıkalrım meğer benim dostummuş.'demiş annesinin cenazesine gelenleri gördükten sonra...Yani anlamadığım şey bu illa kötü gün mü gerek anlamak için.Yakınındayken,iyi gündeyken neden anlaşılmaz çoğu şey!?Anlam veremiyorum.Bu arada dost dediğin zaten 10 parmağı bile geçmemeli.Hoş 10 parmakta çok ya.Tamam arkadaşların çok olsun ama dost dediğin az olsun!!!Ben bu ilkeye uyarak yaşıyorum.Ve bence çok iyi yapıyorum.Seçtiğim kişiler ki onlarda beni dost diye nitelendiriyorlar gereçekten doğruymuş.Çoğu şeyi anlamak için kötü güne ihtiyaç duymadık biz.Hani kenetlenmek derler ya sessizce kenetlendik biz,birbirimize sessizce ifade ettik sinirimizi.İşte bunlar sayesinde kopmadık biz,umarım kopmayız.Sert rüzgarlar yedik elbet.Ama kulemiz sağlamdı yıkılmadık.Ki neler gördük bir meltemle yerle bir olan.Biz onlara katılmadık ve katılmayacağız.Saat kavramı yok bizde yani bunlar birbirlerine dost diyen kimsede yok.Dert deyince telefon kadar yakınız.Mesafeler öenmli değildir zaten dostluklarda.Uzakları yakınlaştırmaktır dostluk.Dağları çakıl taşlarına çevirebilmektir.Ve en önemlisi en pahalı mücevherden bile daha değerli olduğunu bilerek yaklaşmaktır birbirimize...En önemlisi karşındaki en başta insandır sonrada senin dostun...İyi ki varlar hayatımızda.Çünkü onlarsız hayat yerleri doldurulamayan boşluk....

7 Mart 2009 Cumartesi

KİTABA HİTAFEN...

  • Peyami Safa'nın kitabına hitafen Selma'nın Gölgesi

Ne derin bakışları vardı.

Gözlerinde mezarlığı taşırdı

Derin uzun yolar

Sonu gelmeyen umutlar vardı

Gerçek miydi,yalan mı?

İfadesi hangi kelimeyi anlatırdı?

Ölümü mü yaşamı mı?

Aradığı dost mu yoksa kurban mıydı?

İstediği şefkat mi yoksa hınç almak mıydı?

Kanında dolaşan neydi?

İntikam mı?

Arzusu neydi hayattan

Yoksa üç-beş ceset mi uğruna yaşanmış?

Anlamsız sonlar mıydı?....

ONLARIN DUYGULARI

Seni Seviyorum diyebilmeyi çok arzuladın biliyorum.
Biliyorum hep umudunu yeni güne bağladın,
Haykırdın mutsuzca
Ya başkası severse dedin
Alırlarsa seni kavuşamadan daha
Hep aklında kaldı
Hep sancılandı yüreğin
Ve
Kavuşacağın günün hayalini kurdun onunla yaşadın
O hayal güç verdi sana
Şimdi sana söylüyorum aynı hayalle yaşamışız biz
Birbirimize aynı güçle bağlanmışız
Her söze açık artık
Düşüncelerimiz
Bende seviyorum seni...
  • bir şiirdi onların duygularını anlatan sewiorum sizleri arkadaşlarım benim...

YELKOVANIN İNADI NANE LİMON BİR GÜN DAHA...

Nane limon olduğumdan bahsettim dün,sözde toparlanırım dedim ama nafile.Sözlerimle vücudum inatlaşıyor anlaşılan.Bir arkadaşımın dedği gibi ansızın geldi bana bu illet.Ansızın da çıkıp gitse ah ne iyi olur her neyse.Yine dışarda yağmur var ben yine evde yani mahkumiyetimin 2,gününü dolduryorum.Almak istediğim kitaplar hala raflarında ama ben alamıyorum.Gidip o iskemlelerde oturup kitap özetlerine bakamıyorum.Daralıyorum saatler benimle inatlaşıyor,Yelkovan 2 çizgi arasında dans ediyor sanki ,ilerlesene yahu ilerlede gün akşam olsun .Ama sözler boşuna ne desem nafile.Haydi bakalım yine çözüm bende bugünü de atlatıyorum yarın nasıl olacak bilemiyorum.Ama evde oturmuş olmam herzamankinden fazla haber bülteni seyretmemi sağladı şu 2 günde.Maalesef biz insanların sıkıntıları her geçen gün çoğalıyor.Her geçen gün dertler üst üsde biniyor.Anlaşılan dertlerde tarz değiştirme amacında çoğu insan gibi.Sanırım kule oluşturacaklar insanların sırtına, sani sırtımızda yük yok gibi....İnsanlar böyle garip arayışlar ,farklılıklara gitmeye,bulmaya çalışırsa e bırakalımda herşey değişmeye çalışsın...Ah ne diyeyim hemen iyileşmeliyim yoksa bu haberlerden hastalanacağım tekrar.Gerçi herşeyi biliyorum ama sıcağı sıcağına değilde biraz arayla duymak çoğu şeyi sanırım işime yarayacak hadi hayırlısı....

6 Mart 2009 Cuma

NANE LİMON

Bugün nane limon derler ya aynen o tabirle gözlerimi açtım.Gökyüzüde benim gibi nane limondu zaten.Bugün evde oturmaya mahkumum.Halim yok,huzursuzum ve aşırı huysuz.Boğazımda ki ağrı geçiş vermiyor isteksizce yediklerime ve içtiklerime...İşte beni deli edende bu ,verdiği ağrı yetmezmiş gibi bide yediklerime karışıyor.Başımda bir orkestra prova yapıp duruyor yada kendileirni dans pistinde sanan insanlar tepiniyorlar başımda...Anlatılmaz bir ağrı,uğultu var...Gözlerim kapanıyor ama uyuyamıyorum.Bütün terslikler benimle gibi.Ne kadardır hasta olmuyordum sonunda bu duyguyu tekrar tattım...Daha ne diyebilirm ki...Sıkıntılı,neşesiz bir haldeyim.Kitaplara ve elimdeki gazetelere her zamankinden çok gömüldüm bugün.Gerçi benim için daha faydalı ama.Yağmur aşığı biri olarak o yağmurun altında yürüyememek çıldırttı beni.Eskiden okul dönüşlerimiz vardı,yürürdük,üşürdüük,ıslanırdık her olumsuzluğa karşı biz yinede heyecanlanır umutla neşeyle devam ederdik yolumuza...Onlarda yok tatsız,tuzsuz mod buna denir heralde.Her neyse yarın toparlanmış olurum.Bu kadar dert varken insanların başında bu hastalık incir çekirdeğini ble doldurmaz.Sadece anlatmaz istedim...
Sağlıklı günlerin bizimle olamsı dileğiyle...(:

5 Mart 2009 Perşembe

...!!!!

Her gün armağan
her gözyaşı bir anlam
ve
hep
son
noktayı koyandır
elveda
sözcüğü
gözyaşlarıdır cevaplayan....

4 Mart 2009 Çarşamba

CAN

bu yazdığım yazı gerçekten yaşadıklarımı anlatıyor sizlere bir akşamdı ve bardaktan boşanırcasına yağan yağmur altında yaşandı bu belki güzel belki hayatımızı bize gösteren bu hikaye...
Küçük bir çocuğun gözyaşıydı beni derinden etkileyen.O minik yüreği gibiydi gözyaşları.Avucunu açmış yanıma geldiğinde yanağından süzülen bir damla gözyaşı vardı sadece ona ait.Ama öyle bir bakışı vardı ki!!!
Yüreklerin en derinine inen
Acıları hissettiren
Umudun bittiği noktayı gösteren..
Evet avucunu açmıştı yanıma geldiğinde.Belki silahı gözyaşıydı onunla öğrenmişti insanları vurmayı.O küçük yaşında Can'a can katardı eminim adı gibi...Ona öğretilen buydu belki de.Konuşamayan o her soruya cevap veremeyen o diliyle sadece 'paya' demişti bana açtığı o eliyle.İlk koşan adımlarını duymuştum zaten ardından gelen de diğer sesti.Belki anne demeyi bile öğrenememişti daha.Minicik yüreğiyle,o haliyle acımasız hayata o'da para diyebiliyordu sadece.Para belki de ödüldü onun için.O eline tutuşturduğum-bir lirayla-koşarak iki adım ötedeki annesine gittiğinde o mutluluğu bambaşkaydı.Birşey başarmıştı aslında o.Öyle tatlıydı ki,öyle farklıydı ki yanına gittiğimde tekrar.Önce yine baktı o kurşun gibi işleyen bakışlarıyla ve yine aynı sesle ulaştı bana avucu 'paya' sadece gülebildiğimde şimdi yanımda benim annemve ona uzatmış olduğu para ve sevecen bakışları vardı...Annem çoktan uzaklaştı ama o şirin ses,o derin bakıo bir damla yaş ayıramadı beni ondan.Adını öğrendim yanağında ki yaşı silerek.İlk gördüğümde de 'neden ağlıyorsun ?' olmuştu sorum.Dayanamadı nedense yüreğim o erkek çocuğuna.Adı Can'dı.Dedim ya ayrılamadım.Farklı birşey beni o gördüğüm küçüğe bağladı.Annemim hadi artık kızım deyişiyle ayrılabildim o ufaklığın yanından sadece hoşçakal diyerek.Anneside cevap ver oğlum diyordu yada diyebiliyordu sadece.Ondan ayrıldığımda anneme bile zor anlattım hissettiklerimi.Birşeyler boğazımda düğümleniyor ve gözyaşlarım inatla yanaklaımdan aşağı atlıyorlardı.Ama yüreğimde ki o acı geçmedi.Naparsın kimbilir Can !?Kurşun bakışlarının yaraları kapanmadı hala bende.Mutlu olursun umarım birgün.Umarım başkalarından alıp annene götürdüğün-o ödülü-sen kazanırsın büyük bir hırsla...
26.11.2008

GÜZEL BİR GÜN

Işıl ışıl bir gökyüzü karşıladı bugün beni...Annemim yüzüyle birleşen o gökyüzü yaşanmaya değerdi benim için.Ardından çalan telefon daha da keyiflendirince beni,soluğu kalemimde aldım tabi...İçimdeki bütün huzursuzluğu,mutsuzluğu bir yere fırlattım attım.Bugün neşeli olmalı diyorum kendi kendime...Telefonda ki kardeşim diye nitelendirdiğim bir arkadaşımdı enerji aldım ondan...Tam anlamıyla annemin istediği durumdaydım yani kıvamdaydım.Onun deyimiyle tembel olmayan.Bir diğer telefon can dostumdan geldi.Bugün arayanım soranımda var:)Neşeme neşe,mutluluğuma mutluluk kattılar diyebilirim.Huzruma huzur aynı zamanda.İnanınca daha iyi olabiliyor birşeyler bir nebzede olsa ...Arkadaşlar,arkadaşlıklar,yaşananlar her şey bu hayata değer.Diyorum ya acılardan intikam alıyorum gülerek diye.Evet deneyin dişe diş göze göz....:)

3 Mart 2009 Salı

YAN

SUS dedi ilk önce
ardından ağladı
GEL dedi sessizce,gözleriydi konuşan
Bir tiyatro sahnesi gibi
Usul usul oynadı sanki gerçek hayatta ki rolunü
Gel,Sus...
Ağlamalar haykırıyordu,gözyaşları çığlık çığlığa
Dur dedim
İnledi dört bir yan
Gelme dedi
zifiri karanlık oldu her bir yan
Ben de dedim
İçime düşürdüğün acıyla yan
Konuşan yine gözlerimizdi ardımızdan kanayan yaralar...

ALIŞILMIŞ...

İstiklalde yürüdüm bugün uzunca bir süre...Tipik hareketlerimden biri olanı yaptım tekrar...İnsanları inceledim,seyrettim.Her yüzde ayrı bir duygu beliriyordu doğal olarak.Herkeste bir acı...Gülümseyen gözlerin ardında süzülecek yaşlar saklanıyordu.Neden dememek elde değil nedense...Acısız,mutsuz insan olamaz mı demeden geri alamıyor kendini insan..!Deli dolusu,haylazı,tembeli,çalışkanı,mutlusu,mutsuzu herkesin bulunduğu yer burası İstiklal.Ve her duygunun bulunduğu bir uğultu karmaşası...Ardından istikametim Balık Pazarı oldu.Ekmek parası derdine düşmüş insanların sesi yankılanıyordu her yerde....Ama yine de güzeldi.Derin sessizlik yerine seslilik vardı..Belki de en iyisi buydu.Çığlıkların,haykırışların olması en iyisiydi...İstiklal bugünde istiklal gibiydi ve bende kendim gibiydim.Alışılmış bir turduu yine benim ki alışılmış bi günde alışılmış olaylardı aslında farklı diye düşündüğüm esintii...(:

2 Mart 2009 Pazartesi

BİR GÜNAYDINDAN SONRASI...

  • eklemem geç oldu ancak bunları yazdım sabah sabah...(:


Günaydın kendimee...
Daha sonra da hepinize...
Uyandıktan sonra yani kahvaltımdan önce bilgisayarımı açtım nedense.Ve ardından da Wordu.Şimdi de bunları yazıyorum sizlerle paylaşmak üzere(:Herkese seslenmek istiyorum.Belki bir nebzede olsa bu işlemi sizlerle paylaşarak yapıyorum...Yazmak yani yazmak istemem benim ilacım,tek rahatlatan şey diyebilirim...Ve çoğumuz yazarak buluyoruz çoğu duyguyu,hisi(...)Bir de radio açık şu an.Bunları yazarken onu da dinliyorum.Nilüfer çalıyor.Her şarkıda ayrı bir isyan,acı,umut,mutluluk ve niceleri...
Yürekteki sızılar parmakların yoluyla kağıtlara ulaşmış ve ebediyete uzanmışlar...Ard arda çalan lşarkılar ayrı hikayeler ayrı umutlar.Bir şiirin melodiyle buluşması ulaşıyor kulaklarımıza.Bende bunları aktarıyorum sizlere.İnsanların duyguları ne kadar farklı birbirinden karakterleri gibi...İnsan ne farklı anlatıyor isteklerini sözlere nasıl yansıtıyor yüreğinden geçenleri...Ayna gibi kullanıyor kağıtları ,kalemleri,notaları,melodileri..
Dşünüyorum da aslında dünyada olmamızın haricinde gördüğümüz,dokunduğumuz,hissettiğimiz herşey ödül bize..Evet acılarda var,mutsuzluklarımızda,umutsuzluklarımızda...Bunlarda mı ödül diye sorarsanız...!?Değiller elbette ancak kötüyü bilemezsek iyiyi ,güzeli anlayamayız ki....!

1 Mart 2009 Pazar

YENİ BİR GAZETE

Her zaman yaptığımdır gazete okumak...Güncel haberlerden sonra büyük bir zevkle köşe yazarlarını,o parmaklarından sayfalara akanları incelemek yorumlamak en büyük mutluluklardan biridir benim için.Okuduğum yazarlar ve okuduğum gazeteler her zaman aynıdır.Ancak bugün değişiklik yaparak yeni çıkan gazeteye göz attım..:DAçıkcası beğenmedim demek yalan olur benim için.Alışmış olduğum konular,biçimler hepsi mevcuttu.Zorlanmadım ve elimden bırakamadım onu.Bütünleştiğim gazetelere geri dönemedim.Dikkatimi çeken ise gazetenin diğer köşe yazarlarına da yer vererek yani işsiz kalanlara iş olanakları sağlayarak bizimle buluşturmasıydı.Açıkcası çok hoşnutum ve artık okuduğum gazetelere bir yenisini kattım...Eğer benim için gerekli olan özelliklerinden vazgeçmezlerse kalıplaşacak o da diğerleri gibi...=)

...OLURDU

Hayatı bir kelimeyle tanımla deseniz...cevabım karmakarışık olurdu...
yaşamak mı dediniz labirentle eş değer tutmak en iyisi olurdu...
sanırım ölüm dediniz engebesiz bir yol en doğru ad olurdu...

BİLİYORUM...


Elimde kağıtım,kalemim aklımda ise düşüncelerim.Hislerimse kuvvetli...Yine hedefler yükseklerde...
Başımı kaldırdığımda bembeyaz bulutlar kayıp giden,parıldayan bir güneş.Ya da bulutların arasından yüzümüze kavuşan damlacıklar.
Nerden bileyim sisli bulutları istemiyorum artık dünyamda.!Umutlarımın yada umutlarımızın yolunu kapatmasın hiçbirşey...
Beynimizin içinde uğultu olmasa ne olur artık!?Artık sadece iyi düşünceler olsa ne olur!?Tamam!Dertsiz tasasız geçmez bu ömür ama...
Gözleriniz karablutları görmek ister mi hep?İnsanız işte hep kötü günleri görmek ister miyiz?
Pek sanmıyorum isteyeceğimizi.Neşeli zamanları görmek isteriz biliyorum!
Elimde kağıtım,kalemim evet akılımda düşüncelerim ama yaşamak istediklerim bunlar değil!Bir dokunuşla keşke değişeilse herşey.Bir haykırışla umutlarımız gerçeğe dönüşebilse...
Biliyorum!Ama bunları düşünmek bile güzel...Biliyorum inanırsak olacak!Biliyorum isteyerek başaracağız...

FARKLILAŞMAK MI ?DEĞİŞİM Mİ?


Her yeni gün başlangıçtır derler.Yeni umutlara uyanılan,yeni olayolara hazırlanılan.Hergün yenidir yepyeni...Yeni bir deftere başlar gibi.Açık koca bir sayfadır bize sunulmuş olan.Güzel yazılar yazmak yada karalamak bize kalmıştır herzaman.
Ne yani ne yapmalıyız diyorum bazen.Bir günde neyin akışını değiştirebiliriz ki...Ne farklılaşabilir...?
Sonra biraz dşünüyorum inanmak yeterlidir bazen diyorum.İnanınca olabilir diyorum ardından.Ama karşı çıkıyorum bazı zihniyetlere;yeni yıl geliyor,yeni gün başlıyordeğişen günler gibi herşeyin değişliceğine inanılıyor.Karşıyım işte bunlara nedense.Tamam kabul ediyorum,ne zaman ne olur kimse bilemez,bilemeyiz tamam.Ama herşeyin hemen değişeceğine inanmak yani hemen inanmak anlamsız geliyor bana.Bak ummadığın bir şey oldu işte yenilik bu diyebilirsin-iz.Fakat değişen şeylerin bile ne yönlü olacağını bilemezsin.İyi mi ,kötü mü olacak bu değişim ?Yani herşey iyi olmaz,hoş olmaz ben bundan bahsediyorum...
Aslında neden değişim aranıyor ki bir anda!?Değişime alışmak,farklılaşmaya alışmak kolay mı sanki...
Bence farklılık değilde herşeyin aynı düzende ve daha kötü olmamasını istemek daha doğru...!
Baksanıza bir sürü dert var zaten!Daha ne arıyoruz ki...?

SÜPRİZ


Süpriz kelimesi çok şey hatırlatır ve farklı anlamlar taşır hepimize göre...Kimine göre bir telefon ,kimine göre bir merhaba ve niceleri...
Çoğumuza göre beklenmeyen,umulmayan birşeyin karşımıza çıkması süpriz adını alır.Ve yapılanın büyük-küçük olması yani kısaca boyutu,ebatı önemli değildir..Hatırlanmak gösterilen özen,harcanan emek,Duygulandıran anlamalandıran bunlardır çoğu şeyi...Birinin umutlarına su serpmek,gözlerindeki buğuyu yok edip güldürebilmek çok önemlidir bence.Düşmüş birini kaldırıp yardım etmek gibi...Ağlayan bir çocuğa gereken sevgiyi vermek gibi...örneklerle çoğlabilen bu süpriz adı altında ki olaylar kısaca bu çember hep büyür...Yeter ki insanda sevgi ,istek ve emek olsun...Biz sanırım bugün bunu başarabildik.Can dostuma istediği mutluluğu az da olsa verebildik =)
Sevgili Wakan Tanka bana katılıyorsundur sanırım...Bu güzel günü yaşadığımız için bende mutluyum =)anılarımıza anı kattığımız ve hayatı süprizlerle ödüllendirdiğimiz için...Her günümüzün (olmayacağını bilsek te) bol kahkahalarla dolu olması dileğiyle...=)

SORULARIM


Aklımı kurcalayan öyle çok soru var ki...Durduğum zaman ki siz öyle zannediyorsunuz ben durmuyorum.Ürettiğim bir sürü şey var kısaca sorularım...Beynimde dans ederek zamanlarını değerlendiriyorlar kibeynim burada pist görevini üstleniyor.Zamanımızı geçiriyoruz bir şekilde.Hiç bitmek bilmeyen üreyişler geçiriyorlar beynimde.Durmadan çoğalan sorularım, bulmaya çalıştığım cevaplar savaş veriyorlar adeta.Biri azalırken biri çoğalıyor .Ne yazık k sorularım galip geliyor.Beni öyle meşgul ediyorlar ki müzik dinlediğim zaman dinlediğimin,duyduğumun hangi şarkı olduğunu dahi bilmiyorum!
Öyle garibim ki yaşamımda...!Verdiğim savaşlar bu anlattıklarım işte...Sorular,sorular,sorular ve keşfedilmeyi bekleyen cevaplarım!

MATEMATİK


Matematik:ilk okulda dört işlem,ortaokulda denklemler,lisede türev,integral...
Matematik dört hece,4 sesli 5 sesiz harf...
Matematik küçük ünlü uyumuna uymayan bir kelime...
Matematik sözlükte bir ders...
Ama nedense matematik sokakta ki insan için yaşamı
1 fazla koydun mu taşıyamayan bedeninle birlikte son noktayı koyan intahar...