4 Eylül 2009 Cuma

hayallerdir...


hayallerdir insanı havalarda uçuran ve gerçeklerdir bir anda vurulmuşçasına yere çarpan...göklerde süzülen bir kuş misali,ardından gelen kurşun sesiyle yerde buluverirsin kendini aniden...oysa herşey çok güzeldi gökyüzünde...şimdi ise yerde belli belirsiz bir halde çırpınmak ne diye...işte gerçeklerde yüzüne çarparken acıtır canı en derinden...ince bir sızı derinden,dipten usul usul yavaş yavaş çıkmaya başlar yeryüzüne...isteklerin bazen hayallerinin öznesi oluverir bazen yüklemi...son noktayı bazen sen koyuverirsin bazen hayat senden hızlı davranır paragrafı btirir...seyretmek güzeldir ancak kendi acınacak halne bakmıyorsan gözlerin nemli nemli...bilmiyorum haksız mıyım yada hatalı...ancak kendi hikayen güzel geldiği kadar kötü gelebilir de sana...her masalın sonu iyi olacak diye bir kayde de yoktur ya bu da böyle işte...utlu sonla bitmez hayat...bu böyle değil midir ki zaten...doğm bir başlangıçsa ölüme de son adını vermişsek ve sonunda ayrılık varsa buna mutlu son denemez...açıkcası hayat mutlu sonla noktalanmaz bence..belki bir kurtulış olabilir...lakin kimse kendi hakkında yorum da yapamaz bir sonuca da varamaz bence...hangi kuralı severseniz gelir başınıza çıkar...sevdiğiniz kurtulmak istedğiniz olur çıkar başınıza...demek istediklerim budur...eğer ki hayal gerçek olur çıkarsa karşınıza o zaman çakılmazsınız büyük bir hızla...mutluluktan uçmaya devam başlar büyük bir hazla...ama Adına hayal denen o arzular zaten erişilmesi güç yerlere saklanmayı sever hayat saklabacında...sobelemeyi arzulayarak aranırız bu büyük görünen aslında küçük dört duvar oda da...ama sobelenen biz olur ıkarız ortalığa...hayat sende oyun oynuyorsun bizimle..biliyorum...haklısın diyebileceğim bir cümle yada sorabileeğim bir soru yok sana...sayfalar bende ise kalemler sende zaten ..benim sayfalarımda senin kaleminde yazılanlar var...senin yaşatmak istdiklerin benim yaşadıklarım...bir senden bir benden...ancak paylaşım adil değil...sende büyük pay...olsun varsın kitabın aı benden...son noktayı sen koysan da başlangıcı ben verdim zaten...:)

7 Ağustos 2009 Cuma

bir anda yazdım işte...


nerden çıktı bu yazı diyorum şimdi kendi kendime,neden yazmak istedim bunları...neden mi...şu an mezuniyetimizi seyrediyordum...sulugöz olarak gözyaşlarım durmdı tabi..o zamanları biz mi yaşadık...sanki yaşanmış olaylara tanıklık ediyorum,benden bağımsız,alakasız,,,yaşanmışlıklara seyircilik ediyorum..neden böyle oluyorum!?sanki arkadaşlık bağlarımız heğimiz için geçerli olmasa da çoksıkıda...hepimiz dağıldık,ayrıldık...bir söz duymuştum bir zamanlar lise arkadaşlıkları tespih tanelerine benzer,ip kopunca hepsi ayrı bir yere dağılır dye...ne gülmüştüm...saçmalık olduğunu düşüne düşüne...meğerse ne doğruymuş zaten söyleyenler yaşayanlardı deil mi?! evet dağıldık her bir tane...aynı yere düşüceğimizi bildiklerimizle bile ayrıyız ne tesadüf..aynı yerdeyiz,aynı havayı soluyoruz ama ne yazık ki birbirimize tutunamıyoruz...herneyse...hayat işte! olasılıklar ve olanaklar hep farklıdır her yörede,her kişide...
bende de,bizde de....
ne büyük acı var zannettiklerinin yok olması ve ne büyük mutluluk yokların varlığını gösterip seninle olması...ne büyük şans yanındakilerin seni bırakmaması....herşeyin elbet bir nedeni var-dır.bırakanlarda,gidenlerde,kaçanlarda,sevenler-sevmeyenlerde hep bir sebebe sahiplerdi...herşey ve herkese teşekkürler...hep birlikte büyüdük,ayrı olduğumuzu düşünsekte aramızda ki görünmez bağ sayesinde birlikte olgunlaşıyoruz aslında....yaşanan senelerde ne olduysa bizi biz yaptı işte...

3 Temmuz 2009 Cuma

SONUNDA...

İtiraf etmekten korkuyorum aslında biliyor musun?Anlatmak istiyorum ama olmuyor...delirircesine özlediğimi,sonunda kavuşacak olsam dahi o müthiş korkuyu yaşadığımı haykıramıyorum...Söyleyebildiğim tek şey o büyük özlemim..Satırlara sığdırabildiğim aslında bir nevi sığdırma savaşı verdiğim şey sadece özlem...Kavuşmak elbet var sonunda..Ama ya yaşayamazsak...Ben itiraf edemeden ya kaybolursak rüyalardan.Herkesin istediği bu zaten değil mi!?Sonu gelmeden,başlangıcı olmadan kaybolmak...Biliyor musun herkese inat daha da seveceğim seni.Daha çok adıı sayıklayacağım.Ve sen bir yerlerde yine beni anlatıyor olcaksın..Ve ben eminim kavuşacağız bu yolun sonunda....

2 Temmuz 2009 Perşembe

BİZ


Biz seninle;
Barışamayan iki dost
Ayrılamayan iki düşman
Kavuşamayan iki sevgili
Sonu gelmeyen bir hikaye
Unutulmaz bir roman
Rüyaların en güzeli
Kabusların en acısı
Ve maalesef sonu bilinmeyen uzun bir yoluz...

1 Temmuz 2009 Çarşamba

DAYANILMAZ SANCI

gecenin sesini dinlediniz mi hiç!?
ilk koca bir boşluk hissedersiniz
büyük bir anlamsızlık
yalnızlık
sonu gelmeyen dipsiz karanlık
ama ardından
anlatmaya başlar gece derdini
siz dinleyici
o konuşmacı
istemezsiniz bitiversin o büyülü sancı
sancı diyorum
derdin yoksa
neden katran karası geceye kulak verirsin ki!?
rahat uyku varken
neden dikenler batarmışçasına duramazsın ki!?
dinleyin bu dediklerimi
derdiniz yoksa o büyülü çarşafın altına giremezsiniz ki
kimine kalemi,kimine sigarası yada kulağında ki tınısı yardımcı
ama en kötüsü o dayanılmaz sancı....

29 Haziran 2009 Pazartesi

BABACIM İYİ Kİ DOĞDUN(:

Bugün babamın doğum günü(:Biliyorum yine unuttu o ve şaşırtmak yine benim elimde(:Ve ben her seneki gibi tekrarlayacağım yapacaklarımı.Zaten aile olarak yaz aylarını kaplamış durumdayız.Sezonu babam açıyor temmuzla ben devam ediyorum ardından doğal olarak ağustosla annem(:Biz bu şekilde yaz aylarında doğum günü şöleni yaşıyoruz(:Ama ben ne yazık ki bu mevsimi sevmiyorum.Ne tesadüftür ki onları bana bağışlayan aylar bu mevsimde...
Ne yazık ki ben öyle duygularını anında ifade edebilen tiplerden değilim.Bi anda deli gibi sarılamam insanların boynuna...İçimden neler yapmak geçer o an aslında ama ben yapamam...Çekingen bir yapıya sahibim...Gerçi daha kötü anlarım olmuştur eskiden ama...herneyse...Bu yüzden yine ailem dahi olsa deli dolu mutluluk anlarında hep ölçülü davranmışımdır...Ağlamak hariç...Aynı zamanda sulugöz bir yapıya da sahibim...Bu yüzden bugünde hoplayarak sarılamayacağım babama ama o bunları hissettiğimi bilecek(: babacığım doğum günün kutlu olsunnn(:
içimden bugün gelenler bunlardı(:Böyle günler geçiyor hayatımızdan...

28 Haziran 2009 Pazar

YAĞMUR

yağ bütün şiddetinle
ört bütün kirlilikleri
zaten yalan bu dünya
kar beyaz ne kaldı ki?
biliyorum sende yetmezsin
siyah bir çarşafla örtülü dünya
yalan dolan hepsi ayrı
saflık nerede kim bilebilir ki?
berrak sulara hasret insan
kirlilik diz boyu
yalanlar,iftiralar
geçmişte kalmış o saf duygular
yağ bütün şiddetinle
belki örtersin şu bilinmemişleri
katran karası gecelerde olan tüm iğrençlikleri
özledim çocuk hallerimi
cam kenarında ki hislerimi
yağmura olan o büyük özlemimi
şimdi hissedince seni
aklıma geldi o unutulmaz mazi
yağ bütün şiddetinle
duyduğum bu sese hasretim
belki değişir dünya bir damlanla kim bilir....?

23 Haziran 2009 Salı

BU GECEDE


mutlu musun oralarda bensiz?
yoksa gizli gizli özlüyor musun beni?
kollarında başkası olsada
dudakların töbeli olsada adıma
biliyorum bu gecede beni düşüneceksin!!!

ANLAM BUL BANA


anlam bul bana
söylesene eski masallar
anlatır mı bizi?
bu kaçıncı ayrılık!?
gözlerinde gördüm cehennemi!
son bakışındı bu bana biliyorum...
bu son telefondu ki'HOŞÇAKAL' dedin
farkındayım bu gözyaşları sadece oynadığın oyunun kuralıydı...
ben saflığın kurbanı
anlam bul bana diyordum
gözyaşlarım aktı zamansız
haykırışlarım sadece boş bir kargaşa
söylesne ben bu oyunun kaçıncı sahnesindeyim!
rolüm ne elindeki metninde?
bir avutucu mu yoksa?
gözyaşlarını bir başkası sildi
ben zavallı
ben korkak
ben umutsuz
ve ben niceleri
sense yönetmen sense kahraman hani en sözde olanından
bu yazıysa isyan bu yazıysa farkındalık
ben asıl galip
bu da son kayıp son gözyaşı...

alışkınım ben


özlemlerin en büyüğünü yaşasamda,
anmayacağım dedim
anmam adını bir daha,
hasretin kor gibi yaksada yüreğimi
dönmem dedim
dönmem bir daha oraya,
ne hırçın rüzgarlar gördüm ben
bu meltem sarsmadı beni, sarsmazda
ardıma baktığımda gitmiş olsanda
korkma,alışkınım ben yalnızlıklara...

22 Haziran 2009 Pazartesi

=(

İçimde bilemediğim bir sıkıntı var.Daralıyorum,anlamsız geliyor herşey...Ne yapsam tat alamıyorum...Her gülüşümün ardında bir ağıt var sanki...Dalıp gidiyorum o erişilmez uzaklara..Sessiz çığlıklarım var ya öyle çok ki bu aralar... içimden bir şey yapmak gelmiyor...Nedenini biliyorum..aslında herşey bir kelimede gizli ama kendime bile söyleyemiyorum...

1 Haziran 2009 Pazartesi

ŞİİRE YAZILMIŞ YORUMDU KENDİLERİ AMA UCUNDAN DA OLSA ŞİİR GÖRÜNÜMÜ KAZANDILAR=)

bazen yönünü bulamaz insan
o küçük liman bile koruyamaz seni
istediğin büyük olanıysa fazlaca gelir kaybolursun
dibe inmek belki en iyisi
son nokta bir cümleyi bitirdiği gibi bitirebilir ömrünü insanın
belkide kaybolmak meçhulde
birşey yapma gereği duymadan kabullenmek durumu
seçim seninya kaybol ya dibe in
yada sığın limanına
ama hanginde olursan ol kendinol öz budur aslında....
sewgili Wakan Tanka'nın bloğunda ki(Sirk Gösterisi) Hayat adlı şiirine yazdığım yorumdu aslında bu...o şiiri okuyunca aklıma bunlar geldi yazı altına karaladım resmen bunları ve buraya uzandılar=)

27 Mayıs 2009 Çarşamba

İŞTE GİDİYORUM


İşte gidiyorum...
Ardımda kimi,neyi bıraktığımı bilmeden
Bir esinti var...
Yüzüme çarpan gerçekler gibi
Okşuyor yüzümü meltem...
İlerlediğim bu yol ne!?
İşte gidiyorum
Önümde uzun bir yol var
Hırçın bir rüzgar var çarpan,
Giden gemiler
Meçhule uzanan hayaller...
Ve ben
Ürperiyorum bu yolun sonunu göremediğimden,
Utanıyorum kaçıştan başka bir çare bulamadığımdan
İşte gidiyorum
Adımlarım ileri
Her geri adımda biraz daha eksiliyorum,
Fazla olan ne?
Yoksa koca bir hiçe hiçlikler mi ekliyorum!?
Bilmeden
İşte gidiyorum....

VAPURUN İTİRAF EDEMEDİĞİ AŞKI


Ey deniz!Uçsuz bucaksız...Ne hırçınsın(!)benden daha iyi bileni var mı?Deli dolusun bilirim..Bir kızarsan bırakmazsın üzerinde bir şeyi...Hele ben şu garip 'vapuru'...Hukuğumuz eskidir seninle..senelerce birlikte geçirdik ve geçiriyoruz ömrümüzü...Ne eskittin beni...ne savurdun dalgalarında...Eşsiz bir görüntü,eşsiz bir renk ama söylesene ben olmadan neye benzersin ?!Bir boşluk.. söylesene süssüz bir elbise yakışır mı o şaşalı gecelere...ben olmadan ne katarsın bu tarihi şehre...Biliyorum bu eski vapur bugün sana isyanlarda...Anla artık yaşlıyım çok savurma...söyle dalgalarına çarpmasınlar asice bana...Bak birlikte çok güzel zamanlar geçirdik bazen öyle uslu, sakin,huzur dolu oluyorsun ki hızıma hız katıyorum.İnsanların bir tabiri var 'kaymak gibi'oluyorsun ya gelde keyfimi sorma..kendimi at üstünde ki padişahlar gibi hissediyorum ahh bir bilsen.Ağır,asil ve gururlu..Ah be deniz isyan ediyorum ama..Konuş be sende sen olmasan da ben neyim aslında...'Hiç' değil miyim?!Konuşsana...Bak diğerlerine sulanma benden sadığı yoktur bunu da unutma...Usluyumdur ben ,severim seni ahhh... vurgununum be anla...ihtişamına..Bu yüzden diğerleri geldiğinde gidemedim ya...terkedemedim seni...hırçınlığına,kızgınlığına sesimi çıkarmadım ilerledim ya...kıyılarda dinlendim,iskelerde anlattım derdimi..sen bana kızdın bende onlara...Büyük bir hızla çarptım onlara..Halatla beni bağladıklarında hep korktum ya bir daha kavuşamazsam sana..Çabuk olun ey insanlar ayırmayın beni deniz'imden demeyi ne de çok arzuluyorum ya...Ahh denizim gidersen benide al buralardan...Bu sana isyanımdır,aşkımdır,büyük bağımdır....Deniz ve vapur biz bir birliğiz aslında...ayırmasınlar bizi...sende anla...

21 Mayıs 2009 Perşembe

NESNELER OLMADAN DA YAŞAYABİLİRİZ...


Bilmiyorum neden ve niye...İçimde bir sıkıntı günlerdir süregelen,amaçsız davranışlar...Bir tutarsızlık aldı başını gidiyor bende.Aslında sıkılıyorum uygun tanım bu olsa gerek.Ne yapsam,ne düşünsem bir şey beni engelliyor ve sonunda o eylem yarım kalıyor bende şu günlerde.Gelecek kaygısı herkeste var ama bu bende ki iyiden iyiye hastalık boyutuna uzandı.Dayanılmaz biri gibi hissediyorum kendimi.Herşey tamam da bir şey eksik geliyor bana..Düşünüyorum sanırım bu sorunun cevabına biraz yaklaşıyorum...Ruh eksik,istek eksik.Eski ben biraz uzaklaştı benden.Yeni bir benlik kazanıyorum kısacası.Yine bir değişim sürecindeyim ve 'yineler'.Aslında yinelerin yanında 'yeniler'de var ama ne çare...O en eski ben değilde hepsinin ortasında ki ben olmak istiyorum.Halbu ki çocukluk ne güzeldi.Kırılmak,kırmak ne demek bilmeden oyun bahçesinde koşulturmak dururken neden büyüyüverdik ki şimdi?!Gerek varmış gibi neden hayat bizim değil de biz hayatın kahrını çekmeye başladık...?Dünü düşünürken 'keşkelerle' boğuşurken ,yarın ne olacak derken bugünü neden hep kaybettik?Ve bu kaybedilenler için yarın yine keşkeler oyununa dalıverdik...İşte yine başlıyorum bu sorulara...Biliyorum herşey istediğim gibi olmamalı yani olamazda zaten hem tadı da kalmaz ki hayatın...Şu hayal ürünü filmlerinde ki gibi bir dokunuşta herşeyi elde etmek gibi birşey olurdu bu..Zevki çıkmazdı vallahi..Hırs,çaba,istek,azim olmalı birşeyde..Ulaşma hedefi,sevgiyle harmanlanmış istek olmalı:DBunlar varken istenilene ulaşılamaz sa,İşte sorunun başladığı nokta budur.Her istenilen olmaz ama bazıları olur değil mi?ya hepsi olmuyorsa...Bazen neden bu kadar umutsuz olduğumu düşünüyorum.Sonra bir adım geriye bakıyorum istekliykende herşey aynıydı..Kendi elimle yapıyorum herşeyi.Ne gerek var ki çoğu şeye..Herneyse sorun bende başlıyor ve bende bitiyor.Hani herşey sende başlar sende biter gibi...Evet çevre faktörleri de önemli ama özne biziz ve o önemli cümlenin yüklemide biziz..Nesneler olmadan da yaşayabiliriz...Değil mi ama?!...

13 Mayıs 2009 Çarşamba

İSTERDİM


sıcaklığını hissetmeyi çok isterdim
kollarında bakmak isterdim gökyüzüne
birlikte hayal kurmak
aldırmadan kurallara
delicesine 'seni seviyorum 'diye
haykırmayı istedim
korktuğumda yanıma gelmeni
ağladığımda gözyaşlarıma dokunmanı
herkes gitse bile yanıma duracağını bilmeyi
isterdim
olmadı...
belki çok hayal kurdum
belki herşey gerçekti
belkide yaşanmaması gerekti
bilmiyorum...
isterdim deyip geçmek yerine
hayal kurmak yerine
senin yanında olabilmeyi çok İSTERDİM...

25 Nisan 2009 Cumartesi

ANLAMSIZLIKLARDAN...

sıkıldım bu anlamsızlıklardan...
anlamlı olduğunu zannettiğin çoğu şey
ağzından çıkmadan dilinde can veriyor aslında
anlamını yitiriyor herşey
bir kargaşa bir yaşam savaşı var adeta
kelimeler arasında,
ne nereye gidecek
hangi soru yaşanılacak
bilmeden
bir savaş veriyoruz
kelimeler, sen ,ben ve bir türlü olmayı beceremediğimiz biz...

18 Nisan 2009 Cumartesi

BİLİYORSUN NEDENİNİ ASLINDA...

bir alttaki yazının sana olduğunu gayet iyi biliyorsun!herkes farkloı şeyler zannetti başka olaylarla denk geldi maalesef tarihte hoş olmadı...Aslında bu açıklamayı vermeyecektim ama karışıklık pek hoşuma gitmedi...sıkıldım anlıyor musun? her gün yaşattıklarından sıkıldım..aslında hataların1 veya 2 değil ama en acılarının sayını kullanmak istedim...ama bil ki hoşçakal diyemiyorum sana...hayatım ne senden nede diğerlerinden ibaret ama...yazıyorum yine işte anla biliyorumbıu yazıyı uzunca inceleyeceksin ve ardından bir telefon neden yazdın bunu diye ...eminim yaşayacağız biz seninle bunları...diyorum ya tarih pek hoş olmadı,denk geldiği günle uyuşmadı...yakında kalkacak bu yazı burdan.ama uzunca bi süre sende gör...biliyorsun sen kim olduğunu,diğerlerinden farklı olduğunu....

13 Nisan 2009 Pazartesi

...

bildiğim halde bilmeyeceğim bundan sonra
alışkınım ben herzaman ki kazıklara
bir hatayı aynı kişi iki kere tekrarlarsa
cevabım hoşçakal olur bundan sonra...

5 Nisan 2009 Pazar

İLK BAHAR


İlk bahar mı?Şey düşünmem lazım...Yani öyle klişeleşmiş laflar söylemek istemiyorum;çiçekler açar,kuşlar cıvıldaşır... falan
Umutlar yeşerir demek istiyorum.Ki sevmem ben baharı ve ardından gelen hükmünü sabahın ilk saatlerinden akşama kadar sürdüren Güneşi.Ama ben bile o ilk cıvıltyı ,o ilk aydınlığı görünce bu ay neşelendim nedense...
Evet evet! Bu mevsim umutları yeşertiyor...Yani farklı bir şey bu.Gerçi ruhtaki karanlığı hangi ışık gelse aydınlatamaz ama...
Bu ilk bahar adını taşıyan mevsimde ayrı bir büyü var.Deniz kenarında uzun uzun yürürken farkettim...Kabataşta.Aynı yolu bir kaç kere yürüdüm durdum ama eğlenceliydi.Hafif bir rüzgar ılık ılık,karşımda deniz ve her ne kadar inat olsa da gözüme görünen güneş...Tabi ki kulağımda o eşsiz melodiler....
Seni ilk kez sevebildim be ilk bahar...:)Nedensiz.Ama içime su serptin ve umut tohumlarım uykularından uyanıp yeşermeye başladılar.
Umarım kendisini dipsiz boşlukta hissedenlere etkili bir ilaç gibi yardım edersin bu senede de....

29 Mart 2009 Pazar

BİSİKLET


iki tekerlek,
bir pedal
söylemesi ne kadar basit
oysa
hissettirdikleri ne kadar derin...!
kırmızı yada siyah
onlar olmazsa sarı...
ama
yok yok!!
olmazsa gelmesini beklerim
nede olsa bana ait olmayacak mı sonunda!?
...
yine bulutlar gibi süzülüyor hayallerim gökyüzünde
söylediklerime bak
ben mahkumum şu pencere kenarına
herkes televizyon seyretmeye hasret
bense
cam kenarından bisikletli diğer mahalle çocuklarına
geçen Elif o kıpkırmızı bisikletinden yere düştü
aah! kimbilir nasıl acıdı canı
ayağı şimdi alçıda
bisikletiyse kapılarının önünde
ama ben Eliften çok
öksüz kalan bisiklete üzülüyorum
annem çok kızıyor bu düşünceme
ama
Elif nede olsa iyileşecek
alev kırmızısı istemeyecek mi
alev gibi süzülmek sokaklarda
fırtına gibi esmek!?
Ahh benim olsa!
bütün mahallelerde dolanır
binmek isteyenlere bindirirdim
ama elif öyle değildi işte
cimriydi
kızma anne
haketti işte
ne olurdu geçen arzuladığımda biraz binmeme izin verseydi!?
o hiç ben olmadı ki
bilmez değil mi!?
benim gibi pencere mahkumiyetini
anne dinle beni
bir gün bende büyüyeceğim
bende çalışacağım
benimde olacak alev gibi bir bisikletim
ama söylesene bu duyguyu taşıyacak mıyım yine içimde!?
buruklukla bakmayacak mıyım ona söylesene!
ama ne zaman
bir yerde tutkuyla o kırmızıya bakan bir çocuk görsem
onu tutkuya mahkum etmeyeceğim!
o kavuşacak...
ve
Elif gibilere muhtaç olmayacak
bak sözüm söz
anne bu dediğime kızma olur mu...!?

28 Mart 2009 Cumartesi

NEYDİ

Düşündüm .....Uzun uzun hemde...
ne kaldı bana diye...
onlardan arta kalan neydi bende
ne kazandım ya da ne kaybettim diye
hatıralara sadık kalacaklar mı
çok düşüdüm gerçekten
yaşanan onca şeye rağmen
benden ne bekleyebilirlerdiii
yada ben onlardan ne isteyebilirdim ki
bu oyunda böyle tükendi
ışıklar söndü
kıyafetler yerlerini aldı
ve maalesef yine
perde indi.....

27 Mart 2009 Cuma

ÖZGÜRLÜĞÜN DANSI BU


özgürlüğün dansı bu
kanatlarından taşan özgürlük tutkusu
her çırpışında çıkan ses mutluluğun
umudun
ve baş kaldırışın sesi ,
bir anlık arzu
ve sonsuzluğa sahip olmak
tepeden bakmak belki
ama isteyerek
belki gerektiğinden ama
baş kaldırış yalnızlığa
baş kaldırış esarete
ve büyük zafer acımasızlığa...

20 Mart 2009 Cuma

GÜZEL BİR GÜNDÜ


Bugün uzun bir aradan sonra Taksim'e gittim.Özlemişim...Bu arada uzun bir zaman dediğime bakmayın sadece 10 güncük...Ama en azından haftanın bir günü orda olan biri için 10 gün bir asır gibi geliyor nedense...Ben farklı insanları,farklı tarzları,farklı yaşam biçimlerini seviyorum.Ve İstiklal ile Taksim tam böyle yerler.Ayrı bir kokusu var buraların...Ayrı bir dokuya sahip işlenecek durumda..:)İnsanlar,ayrı hayatlar,farklı tarzlar...Hani bazı insanlar vardır ikinci el kitap almayı sever.O kitapta diğer kişinin izlerinin,notlarının olması sevindirir.Aslında benim ki buna benziyor aynısı değil tabi ki ama farklı hayatlar noktası ortak... Herneyse Taksime uğramamın bir diğer sebebide okula uğramamdı.Oraya da uzunca bir süredir gitmemiştim kısaca 3 aydan fazla oldu.Nedense unutamadığım şeyler arasında okulum.Anılarım,yaşadıklarım,hislerim o duvarlar altındaki ,onlar arasında sıkışmış umutlarım...O koca taş binaya girerken ayrı bir mutluluk ve onunla birlikte bir hüzün kaplıyor içimi..Ayrılığın acısını hissediyorum..O zırhın üzerimizden alınmasına isyan ediyor ruhum...Her neyse bıraktığım herşey aynı okulda.Yani demek istediğim kişiler aynı.Karakterler aynı..Doku aynı...Tek ben eksikmişm gibi hissediyorum..Eminim diğer arkadaşlarımda böyle hissediyordur.Özlem ki çok büyük biraz gideriyorum oraya uğrayarak.Bütün günümü orda geçirdim..Aşırı eğlendim ama bir yanım hep buruk çünkü artık orda öğrenci değilim...Ama daha serbestti çoğu şey bana...Tabi kii daha rahat oluyorsunuz.Ama ayrılamıyorsunuz ayrı bir tutku ...Güzel umutların yeşerdiği senelerimin geçtiği taş bina..Dışardan soğuk itici ürkütücü o koca yapı..Nasıl kapından girince sıcak bir yuvaya dönüşüyorsun....?İkinci evim,diğer yuvam...Bugünümde bu güzel havada çok güzel geçti...Güneş altında ders dinledim yine.Mezun öğrenci yine dersteydi..Hay Allahım güzeldi yha güzeldi...

17 Mart 2009 Salı

BEN HEP YALNIZDIM BİLİYOR MUSUN?


Ben hep yalnızdım biliyor musun?
Yani seninleyende yalnızdım kastetmek istediğim bu...
Hani o kadar yükü taşımak gibi birşeydi benim ki
Sevgim arttıkça yükümde arttı...
Ağırlığın altındaki ben yine de isyan etmedim...!
Seninleyken sensizliğe boyun eğdim
Umuduma umutsuzluk kattın ama ben güldüm
Canım yandıkça,acılar düşmanım oldukça ben daha da kabullendim durumumu...
Senin olduğun bu dikenli yol
Benim için güllerle donatılmış bir bahçeydi...
Ben hep yalnızdım biliyor musun?
Bu çift kişilik bir monologtu
Ben oynadım durdum
Alkışları sen topladın
Yine de kabullendim...
Senin olduğun oyun bile güzeldi
Kışımda baharı hissettim
Sen hoyratça rüzgarını estirirken bile...
Şiirlerimde umudu haykırdım
Umutsuz olduğumu bile bile
Dedim ya isyan etmedim...
Bu çift kişilik bir monologtu
Çekip gitme sırası geldi
Anlıyorum...
Perde indi ve oyun bitti....!

BİZİM ELİMİZDE


İsyana kalkıştığınız,isyan bayraklarını elinizden düşürmediğiniz zamanlar oldu mu?Dünyanın sonunun geldiğine inandığınız hoş bu küresel ısınmadan dolayı neler olacak bilemiyoruz ama buna inandığınız belki de sadece kendinizi düşündüğünüz zamanlar...Sabrınızın tükendiği çığlık çığlığa bağırmak istediğiniz ama sesinizin çıkmadığı zamanlar...Çaresizliğin en üst seviyede olduğu...Kendilerine düşen görevi anlayan gözyaşlarının süzülme turlarının başladığı ve yerini hıçkırıklara bıraktığı...Ne bileyim ansızın sinirlenmeler,ansızın terkedilmiş sanki yok olmuş gibi davranmalar...Dünya coğrafyası üzerinde bir noktaya ait gibi hissetmemek...Çok kötü değil mi bu zamanlar bu haykırışlar...Bir labirent ortasında kalmış,yolunu,yönünü bulamamış ve artık umudun yok olmuş olması...Kısacası inandıklarımız.Ama korkmayın bunları düşündğümüzde bile içimizde bir umut var ...Çünkü düşünebiliyoruz.Aslında hayatı bıraktığımızda o bizi ağlarında kıvrandırıyor o kadar...o bizi bırakmıyor anlayacağımız...Çünkü o oyun kurucusu neyin nerde başlayıp nerde biteceğini biliyor.Birde artık o alışmış ilk biz değiliz ki onun ağlarında savaş veren...!o kadar emin ki.Biliyor bu durumların bir kaç gün süreceğini..Nedense biz bilemiyoruz o dipsiz boşluktan çıkacağımızı..O kara kuyu uzadıkça uzuyor bizim için..Her zaman benzetirim yine bu benzetmeyi yapmakta haklı buluyorum kendimi hayat dipsiz bir kuyu sonu karanlık başı aydınlık..Ne tarafa çıkacağımız bizim elimizde.Yine savaş bizimle.Galip gelmek yada mahlubiyet bizim elimizde..Maalesef herşey bizim elimizde...

15 Mart 2009 Pazar

DEĞİL Mİ BU HAYAT!


Dipsiz bir boşluk,
sonu görünmeyen
Karanlık kuytu
düşeceğimi düşündüğüm zaman
Kurtuluyorum
Tutunduğum dal yeşeriyor
Mutluluğa, umuda haykırıyorum
Daha sonra
Dalım kırılmaya yüz tutuyor nedense
Filiz veren her bir dal
Gerçekleşecek her bir rüya
Sonlanıyor.
istenilenler neden gerçekleşmiyor!?
Değil mi bu hayat!?
Kime yeşeren bir dal uzatıyor
Değil mi bu kader!?
Herkese güzel yazılar yazmıyor
Değil mi rüya!?
Her zaman gerçekleşmiyor....!

14 Mart 2009 Cumartesi

YALNIZ KALMAK;BİRAZ GEREKLİ DEĞİL Mİ!?


Evde oturmaya mahkum olduğum ve yalnız kaldığım günlerden birindeyim yine.Aslında böyle tek zaman geçirmek faydalı her insan için bence...Son ses açılmış müzik,dağılmış defterler,kitaplar,gzeteler ve siz sadece siz ve sizin özünüz.Tamam yalnızlık güzel bir şey değil.Haklısınız ama benim dediğim arada gerekiyor insanlara,tek başına kalmak.Tabi bu benim düşüncem.Siz ne dersiniz ben bilemem:)Ama benim için faydalı olduğunu düşünüyorum bu durumların.Düşünsenize yanınızda kimse yok.Ne anne ne kardeş ,abi,abla vs.:)Teksiniz istediğiniz herşeyi yapın ama başkalarına rahatsızlık vermeden...Ağlayın,bağırın,haykırın,yazın,çizin,okuyun ...Ama naparsanız yapın sadece kendiniz için yapın...Haklı değil miyim?!Yani kendinize zaman ayırın.O kadar meşgulüz ki hepimizin belirli birşeyler için koşuşturmaları var.Kendimizi unuturcasına yaşıyoruz,başkaları için.Bu yüzden lazım böyle zamanlar hepimize...
Gelelim bana.Tek olmak benim için çok şey ifade ediyor.Belki böyle bir anlık özgür olduğumu düşünüyorum.Ne yaparsam yapayım sadece kendi adıma yapıyorum aslında bir nevi bencilleşiyorum.Bunun böyle olması kanısındayım.Zaten her insan da benciliik vardır merak etmeyin.Bir canavar gibidir bencillk ve her insanın içinde vardır bu.Pek güzel olduğunu düşünmesekte bunun aslında biraz da iyi birşey olduğunu düşünmeliyiz.Bencillik ben sevgisinden gelir doğru değil miyim!?Ee o zaman bu insanlarda sevgi denilen kavram var demektir.Her şey kendimizi sevmekle başlamaz mı zaten.Bencil insan biraz da kendini düşünür aslında(!) çevresindekilerden çok düşünür tamam:DAma kendini düşünmekte güzel bişeydir .Her neyse bunun tartışmasını vermeyeyim şimdi...Kısa bir şekilde anlatırsam yine yalnız kalmaya ihtiyacım var ve bu tek geçirdiğim zamanımı en iyi şekilde değerlendirmek istiyorum.Özüm için kendim için ve yeni birşeyler katmak için kendime.Kısacası şu kısa zamana sadece adımı vermek ve öyle değerlendirmek istiyorum.Ve herkesin böyle zamanlara ihtiyaç duyduğu kanısındayım.Şu koşuşturma adı verilmiş yaşadığımız dilimde aslında kendimiz için yaptığımız şeyler o kadar az ki.İşte bu yüzen zamanımızı birazda kendimiz için harcayalım diyorum.Her zaman yaptıklarımızın altında bir övgü beklentisi yok mu!? yada çevremizdekilerin itibarı için değil mi çoğu şey.Hyatımız bizim ama ikinci planda kalıyoruz.Aslında kendimiz için değil çevremizdekiler için yaşıyoruz..
Bence biraz düşünün az da olsa bana hak vereceksiniz....=)

12 Mart 2009 Perşembe

DEĞİL Mİ???


Ortada bir neden yokken ağlamaya başladığınız oldu mu hiç?Bir söz,bir melodi,bir cümle,bir kelime belki de bir dokunuş ve ardından odaları,koridorları inleten hıçkırıklar yada tam zıttı sessizce bir köşede dökülmüş gözyaşları...Kimse hayır diyemez buna..Kim olursanız olun,nerede olursanız olun elbet hayatınızın bir evresinde sizce ortada bir neden yokken ağlamışsınızdır yada ağlayacaksınızdır...Emin değilim kararlı da konuşmuyorum ama gerçek bu.Her ne kadar güçlü görünsekte kabuğumuzun altı da var.Yeri geldiğinde acıların en büyüğünü saklasakta o kabukta sonunda neden yokken acıyı hissetmeye başlıyoruz biz insanoğlu.Duygularımızı denetlemesini öğrenmeye başlasakta tam beceremiyoruz maalesef.Bir anı bir hikaye bir şarkı ne olursa olsun başlıyoruz ağlamaya...Hani bir şarkı sözü var 'şarkıların günahı yok,acıtan sensin içimi! eminim bunu duyan çoğu kimse bendeniz de içindeyim çok ağlamışızdır.Ya da Ayla Çelik'in bir dönebilsem şarkısında...Yaprak Dökümü dizisiyle çoğu kimseyi kalbinden vurdu bu şarkı...Ne çok ağladım bu şarkılarda ortada neden yoktu işte sadece müzik dinlemekti amacım...Halk tabiriyle birikimler mi çıkıyor ne...Her yerde bir anı ,her sözde bir nasihat ve herşeyde herşey! hayatın ta kendisi bu değil mi zaten??

11 Mart 2009 Çarşamba

HAYAT


Zaman geçiyor
Bulutlar gibi
Bazen hızlı bazen yavaş...
Hırçın yağmurlar yağıyor
Günlerce yada saatlerce...
Bir melodi kulaklarda
Bazen bir çığlık bazen bir kahkaha
''Pardon kaçıncı sahnedeyiz?'' demek geliyor içimden
Sonra aklıma geliyor;bu oyun sonsuzdu...
Bir an dalgınlığıma geliyor
Hal tabiriyle içim geçiyor
Oyunun adını ve nerede olduğumu unutuyorum
Ama
Kafamı kaldırdığımda gördüğüm sahne herşeyi hatırlatıyor.
Bu bir gerçek öykü...
Oyunun adı ''Hayat''
Perde mi? Benim yaşım; 18
Ha bir de hatırlatayım bu oyun doğaçlama
Herşey var,
Karakterlerimiz bol
Bu bir gerçek öykü
Öyle suflöre falan gerek yok
Doğal görünmek çabamız her ne kadar olamasakta

10 Mart 2009 Salı

İŞTE BU YÜZDEN

Yine yağmur vardı bugün...Bardaktan boşanırcasına yağdı yine yağmurlar..Hırçındılar yine...Sokaklar bomboştu...Islanan kaldırımlar yine öksüzlüklerine isyan ediyordu.Ve yine sen yoktun...Yağmur yağdı ,her damla cama çarptı çarptı yüreğimde ki sızıya eşlik etti ve terk etti camı .Senin yaptığın gibi...Sen yoktun buralarda,sokaklar bomboştu.Her damla isyanımı haykırıyordu.Ve ben yine ağlıyordum.Hep yine'ler vardı bugünde.Gerçi ne zman yok ki herşey aynıyken tek eksik sensin.Bunun ne kadarı aynı olabilir ki?!Sen olmadan neyi ne kadar yürütebilirim ki!?Mevsim kış olsa yağmurlar tek dostum.İşte bu yüzden nefret ettim hep yazdan...

9 Mart 2009 Pazartesi

BENCE

Cevapsız kaldığınız oldu mu hiç?Soruların sayfalarca uzadığı cevaplar bölümünün ise karbeyazlığını koruduğu zamanlar?Çok yaşadım...Elimdeki sayfayı doldurmak için kalemim vardı ama cevaplarım yoktu nedensiz...Baktım durdum yaşanan olaylara....Yada cevap beklerken alamadığınız oldu mu o çılgınlar gibi beklediğiniz yanıtları...Bunu da ben çok yaşadım....Kırık dökük zamanlarım,umutsuz haykırışlarım oldu da oldu....Kimin olmamıştır dedim kendi kendime ?Kim dört dörtlük yaşamıştır?Kimse!Herkes dört dörtlük olduğunu sansada değil ...O halde herkesin bir eksiği var değil mi?Biliyorum var...Cevabımız varken uygun soruyu bulamayız kimi zaman yada arzu ettiğimiz bir şeyi başaramayız...Herzaman doğruyu ve istediğini yaptığı insana inanmam ben.İnanamam daha doğrusu elbet bir yerde hatası olacaktır.Ne zaman üzerinde ki ben elbisesini çıkarırsa insan ve dört dörtlüğüm ayakkabısını o zaman inanırım çoğu şeye...Doğrular çıplaklıktır bence...

8 Mart 2009 Pazar

DOST...

Dost nedir?Kimimize göre herşeyden önemli,kimimize göre sadece yoldaş...Hani derler ya bütün kavramlar kişiden kişiye değişir çoğu şey yorumlamayla alakalıdır diye.Bende katılıyorum buna.Dost dedikleriniz ya gerçekten öyle değillerse..!?Meşhur kadın Hülya Avşar bile 'Yüzüne bakmadıkalrım meğer benim dostummuş.'demiş annesinin cenazesine gelenleri gördükten sonra...Yani anlamadığım şey bu illa kötü gün mü gerek anlamak için.Yakınındayken,iyi gündeyken neden anlaşılmaz çoğu şey!?Anlam veremiyorum.Bu arada dost dediğin zaten 10 parmağı bile geçmemeli.Hoş 10 parmakta çok ya.Tamam arkadaşların çok olsun ama dost dediğin az olsun!!!Ben bu ilkeye uyarak yaşıyorum.Ve bence çok iyi yapıyorum.Seçtiğim kişiler ki onlarda beni dost diye nitelendiriyorlar gereçekten doğruymuş.Çoğu şeyi anlamak için kötü güne ihtiyaç duymadık biz.Hani kenetlenmek derler ya sessizce kenetlendik biz,birbirimize sessizce ifade ettik sinirimizi.İşte bunlar sayesinde kopmadık biz,umarım kopmayız.Sert rüzgarlar yedik elbet.Ama kulemiz sağlamdı yıkılmadık.Ki neler gördük bir meltemle yerle bir olan.Biz onlara katılmadık ve katılmayacağız.Saat kavramı yok bizde yani bunlar birbirlerine dost diyen kimsede yok.Dert deyince telefon kadar yakınız.Mesafeler öenmli değildir zaten dostluklarda.Uzakları yakınlaştırmaktır dostluk.Dağları çakıl taşlarına çevirebilmektir.Ve en önemlisi en pahalı mücevherden bile daha değerli olduğunu bilerek yaklaşmaktır birbirimize...En önemlisi karşındaki en başta insandır sonrada senin dostun...İyi ki varlar hayatımızda.Çünkü onlarsız hayat yerleri doldurulamayan boşluk....

7 Mart 2009 Cumartesi

KİTABA HİTAFEN...

  • Peyami Safa'nın kitabına hitafen Selma'nın Gölgesi

Ne derin bakışları vardı.

Gözlerinde mezarlığı taşırdı

Derin uzun yolar

Sonu gelmeyen umutlar vardı

Gerçek miydi,yalan mı?

İfadesi hangi kelimeyi anlatırdı?

Ölümü mü yaşamı mı?

Aradığı dost mu yoksa kurban mıydı?

İstediği şefkat mi yoksa hınç almak mıydı?

Kanında dolaşan neydi?

İntikam mı?

Arzusu neydi hayattan

Yoksa üç-beş ceset mi uğruna yaşanmış?

Anlamsız sonlar mıydı?....

ONLARIN DUYGULARI

Seni Seviyorum diyebilmeyi çok arzuladın biliyorum.
Biliyorum hep umudunu yeni güne bağladın,
Haykırdın mutsuzca
Ya başkası severse dedin
Alırlarsa seni kavuşamadan daha
Hep aklında kaldı
Hep sancılandı yüreğin
Ve
Kavuşacağın günün hayalini kurdun onunla yaşadın
O hayal güç verdi sana
Şimdi sana söylüyorum aynı hayalle yaşamışız biz
Birbirimize aynı güçle bağlanmışız
Her söze açık artık
Düşüncelerimiz
Bende seviyorum seni...
  • bir şiirdi onların duygularını anlatan sewiorum sizleri arkadaşlarım benim...

YELKOVANIN İNADI NANE LİMON BİR GÜN DAHA...

Nane limon olduğumdan bahsettim dün,sözde toparlanırım dedim ama nafile.Sözlerimle vücudum inatlaşıyor anlaşılan.Bir arkadaşımın dedği gibi ansızın geldi bana bu illet.Ansızın da çıkıp gitse ah ne iyi olur her neyse.Yine dışarda yağmur var ben yine evde yani mahkumiyetimin 2,gününü dolduryorum.Almak istediğim kitaplar hala raflarında ama ben alamıyorum.Gidip o iskemlelerde oturup kitap özetlerine bakamıyorum.Daralıyorum saatler benimle inatlaşıyor,Yelkovan 2 çizgi arasında dans ediyor sanki ,ilerlesene yahu ilerlede gün akşam olsun .Ama sözler boşuna ne desem nafile.Haydi bakalım yine çözüm bende bugünü de atlatıyorum yarın nasıl olacak bilemiyorum.Ama evde oturmuş olmam herzamankinden fazla haber bülteni seyretmemi sağladı şu 2 günde.Maalesef biz insanların sıkıntıları her geçen gün çoğalıyor.Her geçen gün dertler üst üsde biniyor.Anlaşılan dertlerde tarz değiştirme amacında çoğu insan gibi.Sanırım kule oluşturacaklar insanların sırtına, sani sırtımızda yük yok gibi....İnsanlar böyle garip arayışlar ,farklılıklara gitmeye,bulmaya çalışırsa e bırakalımda herşey değişmeye çalışsın...Ah ne diyeyim hemen iyileşmeliyim yoksa bu haberlerden hastalanacağım tekrar.Gerçi herşeyi biliyorum ama sıcağı sıcağına değilde biraz arayla duymak çoğu şeyi sanırım işime yarayacak hadi hayırlısı....

6 Mart 2009 Cuma

NANE LİMON

Bugün nane limon derler ya aynen o tabirle gözlerimi açtım.Gökyüzüde benim gibi nane limondu zaten.Bugün evde oturmaya mahkumum.Halim yok,huzursuzum ve aşırı huysuz.Boğazımda ki ağrı geçiş vermiyor isteksizce yediklerime ve içtiklerime...İşte beni deli edende bu ,verdiği ağrı yetmezmiş gibi bide yediklerime karışıyor.Başımda bir orkestra prova yapıp duruyor yada kendileirni dans pistinde sanan insanlar tepiniyorlar başımda...Anlatılmaz bir ağrı,uğultu var...Gözlerim kapanıyor ama uyuyamıyorum.Bütün terslikler benimle gibi.Ne kadardır hasta olmuyordum sonunda bu duyguyu tekrar tattım...Daha ne diyebilirm ki...Sıkıntılı,neşesiz bir haldeyim.Kitaplara ve elimdeki gazetelere her zamankinden çok gömüldüm bugün.Gerçi benim için daha faydalı ama.Yağmur aşığı biri olarak o yağmurun altında yürüyememek çıldırttı beni.Eskiden okul dönüşlerimiz vardı,yürürdük,üşürdüük,ıslanırdık her olumsuzluğa karşı biz yinede heyecanlanır umutla neşeyle devam ederdik yolumuza...Onlarda yok tatsız,tuzsuz mod buna denir heralde.Her neyse yarın toparlanmış olurum.Bu kadar dert varken insanların başında bu hastalık incir çekirdeğini ble doldurmaz.Sadece anlatmaz istedim...
Sağlıklı günlerin bizimle olamsı dileğiyle...(:

5 Mart 2009 Perşembe

...!!!!

Her gün armağan
her gözyaşı bir anlam
ve
hep
son
noktayı koyandır
elveda
sözcüğü
gözyaşlarıdır cevaplayan....

4 Mart 2009 Çarşamba

CAN

bu yazdığım yazı gerçekten yaşadıklarımı anlatıyor sizlere bir akşamdı ve bardaktan boşanırcasına yağan yağmur altında yaşandı bu belki güzel belki hayatımızı bize gösteren bu hikaye...
Küçük bir çocuğun gözyaşıydı beni derinden etkileyen.O minik yüreği gibiydi gözyaşları.Avucunu açmış yanıma geldiğinde yanağından süzülen bir damla gözyaşı vardı sadece ona ait.Ama öyle bir bakışı vardı ki!!!
Yüreklerin en derinine inen
Acıları hissettiren
Umudun bittiği noktayı gösteren..
Evet avucunu açmıştı yanıma geldiğinde.Belki silahı gözyaşıydı onunla öğrenmişti insanları vurmayı.O küçük yaşında Can'a can katardı eminim adı gibi...Ona öğretilen buydu belki de.Konuşamayan o her soruya cevap veremeyen o diliyle sadece 'paya' demişti bana açtığı o eliyle.İlk koşan adımlarını duymuştum zaten ardından gelen de diğer sesti.Belki anne demeyi bile öğrenememişti daha.Minicik yüreğiyle,o haliyle acımasız hayata o'da para diyebiliyordu sadece.Para belki de ödüldü onun için.O eline tutuşturduğum-bir lirayla-koşarak iki adım ötedeki annesine gittiğinde o mutluluğu bambaşkaydı.Birşey başarmıştı aslında o.Öyle tatlıydı ki,öyle farklıydı ki yanına gittiğimde tekrar.Önce yine baktı o kurşun gibi işleyen bakışlarıyla ve yine aynı sesle ulaştı bana avucu 'paya' sadece gülebildiğimde şimdi yanımda benim annemve ona uzatmış olduğu para ve sevecen bakışları vardı...Annem çoktan uzaklaştı ama o şirin ses,o derin bakıo bir damla yaş ayıramadı beni ondan.Adını öğrendim yanağında ki yaşı silerek.İlk gördüğümde de 'neden ağlıyorsun ?' olmuştu sorum.Dayanamadı nedense yüreğim o erkek çocuğuna.Adı Can'dı.Dedim ya ayrılamadım.Farklı birşey beni o gördüğüm küçüğe bağladı.Annemim hadi artık kızım deyişiyle ayrılabildim o ufaklığın yanından sadece hoşçakal diyerek.Anneside cevap ver oğlum diyordu yada diyebiliyordu sadece.Ondan ayrıldığımda anneme bile zor anlattım hissettiklerimi.Birşeyler boğazımda düğümleniyor ve gözyaşlarım inatla yanaklaımdan aşağı atlıyorlardı.Ama yüreğimde ki o acı geçmedi.Naparsın kimbilir Can !?Kurşun bakışlarının yaraları kapanmadı hala bende.Mutlu olursun umarım birgün.Umarım başkalarından alıp annene götürdüğün-o ödülü-sen kazanırsın büyük bir hırsla...
26.11.2008

GÜZEL BİR GÜN

Işıl ışıl bir gökyüzü karşıladı bugün beni...Annemim yüzüyle birleşen o gökyüzü yaşanmaya değerdi benim için.Ardından çalan telefon daha da keyiflendirince beni,soluğu kalemimde aldım tabi...İçimdeki bütün huzursuzluğu,mutsuzluğu bir yere fırlattım attım.Bugün neşeli olmalı diyorum kendi kendime...Telefonda ki kardeşim diye nitelendirdiğim bir arkadaşımdı enerji aldım ondan...Tam anlamıyla annemin istediği durumdaydım yani kıvamdaydım.Onun deyimiyle tembel olmayan.Bir diğer telefon can dostumdan geldi.Bugün arayanım soranımda var:)Neşeme neşe,mutluluğuma mutluluk kattılar diyebilirim.Huzruma huzur aynı zamanda.İnanınca daha iyi olabiliyor birşeyler bir nebzede olsa ...Arkadaşlar,arkadaşlıklar,yaşananlar her şey bu hayata değer.Diyorum ya acılardan intikam alıyorum gülerek diye.Evet deneyin dişe diş göze göz....:)

3 Mart 2009 Salı

YAN

SUS dedi ilk önce
ardından ağladı
GEL dedi sessizce,gözleriydi konuşan
Bir tiyatro sahnesi gibi
Usul usul oynadı sanki gerçek hayatta ki rolunü
Gel,Sus...
Ağlamalar haykırıyordu,gözyaşları çığlık çığlığa
Dur dedim
İnledi dört bir yan
Gelme dedi
zifiri karanlık oldu her bir yan
Ben de dedim
İçime düşürdüğün acıyla yan
Konuşan yine gözlerimizdi ardımızdan kanayan yaralar...

ALIŞILMIŞ...

İstiklalde yürüdüm bugün uzunca bir süre...Tipik hareketlerimden biri olanı yaptım tekrar...İnsanları inceledim,seyrettim.Her yüzde ayrı bir duygu beliriyordu doğal olarak.Herkeste bir acı...Gülümseyen gözlerin ardında süzülecek yaşlar saklanıyordu.Neden dememek elde değil nedense...Acısız,mutsuz insan olamaz mı demeden geri alamıyor kendini insan..!Deli dolusu,haylazı,tembeli,çalışkanı,mutlusu,mutsuzu herkesin bulunduğu yer burası İstiklal.Ve her duygunun bulunduğu bir uğultu karmaşası...Ardından istikametim Balık Pazarı oldu.Ekmek parası derdine düşmüş insanların sesi yankılanıyordu her yerde....Ama yine de güzeldi.Derin sessizlik yerine seslilik vardı..Belki de en iyisi buydu.Çığlıkların,haykırışların olması en iyisiydi...İstiklal bugünde istiklal gibiydi ve bende kendim gibiydim.Alışılmış bir turduu yine benim ki alışılmış bi günde alışılmış olaylardı aslında farklı diye düşündüğüm esintii...(:

2 Mart 2009 Pazartesi

BİR GÜNAYDINDAN SONRASI...

  • eklemem geç oldu ancak bunları yazdım sabah sabah...(:


Günaydın kendimee...
Daha sonra da hepinize...
Uyandıktan sonra yani kahvaltımdan önce bilgisayarımı açtım nedense.Ve ardından da Wordu.Şimdi de bunları yazıyorum sizlerle paylaşmak üzere(:Herkese seslenmek istiyorum.Belki bir nebzede olsa bu işlemi sizlerle paylaşarak yapıyorum...Yazmak yani yazmak istemem benim ilacım,tek rahatlatan şey diyebilirim...Ve çoğumuz yazarak buluyoruz çoğu duyguyu,hisi(...)Bir de radio açık şu an.Bunları yazarken onu da dinliyorum.Nilüfer çalıyor.Her şarkıda ayrı bir isyan,acı,umut,mutluluk ve niceleri...
Yürekteki sızılar parmakların yoluyla kağıtlara ulaşmış ve ebediyete uzanmışlar...Ard arda çalan lşarkılar ayrı hikayeler ayrı umutlar.Bir şiirin melodiyle buluşması ulaşıyor kulaklarımıza.Bende bunları aktarıyorum sizlere.İnsanların duyguları ne kadar farklı birbirinden karakterleri gibi...İnsan ne farklı anlatıyor isteklerini sözlere nasıl yansıtıyor yüreğinden geçenleri...Ayna gibi kullanıyor kağıtları ,kalemleri,notaları,melodileri..
Dşünüyorum da aslında dünyada olmamızın haricinde gördüğümüz,dokunduğumuz,hissettiğimiz herşey ödül bize..Evet acılarda var,mutsuzluklarımızda,umutsuzluklarımızda...Bunlarda mı ödül diye sorarsanız...!?Değiller elbette ancak kötüyü bilemezsek iyiyi ,güzeli anlayamayız ki....!

1 Mart 2009 Pazar

YENİ BİR GAZETE

Her zaman yaptığımdır gazete okumak...Güncel haberlerden sonra büyük bir zevkle köşe yazarlarını,o parmaklarından sayfalara akanları incelemek yorumlamak en büyük mutluluklardan biridir benim için.Okuduğum yazarlar ve okuduğum gazeteler her zaman aynıdır.Ancak bugün değişiklik yaparak yeni çıkan gazeteye göz attım..:DAçıkcası beğenmedim demek yalan olur benim için.Alışmış olduğum konular,biçimler hepsi mevcuttu.Zorlanmadım ve elimden bırakamadım onu.Bütünleştiğim gazetelere geri dönemedim.Dikkatimi çeken ise gazetenin diğer köşe yazarlarına da yer vererek yani işsiz kalanlara iş olanakları sağlayarak bizimle buluşturmasıydı.Açıkcası çok hoşnutum ve artık okuduğum gazetelere bir yenisini kattım...Eğer benim için gerekli olan özelliklerinden vazgeçmezlerse kalıplaşacak o da diğerleri gibi...=)

...OLURDU

Hayatı bir kelimeyle tanımla deseniz...cevabım karmakarışık olurdu...
yaşamak mı dediniz labirentle eş değer tutmak en iyisi olurdu...
sanırım ölüm dediniz engebesiz bir yol en doğru ad olurdu...

BİLİYORUM...


Elimde kağıtım,kalemim aklımda ise düşüncelerim.Hislerimse kuvvetli...Yine hedefler yükseklerde...
Başımı kaldırdığımda bembeyaz bulutlar kayıp giden,parıldayan bir güneş.Ya da bulutların arasından yüzümüze kavuşan damlacıklar.
Nerden bileyim sisli bulutları istemiyorum artık dünyamda.!Umutlarımın yada umutlarımızın yolunu kapatmasın hiçbirşey...
Beynimizin içinde uğultu olmasa ne olur artık!?Artık sadece iyi düşünceler olsa ne olur!?Tamam!Dertsiz tasasız geçmez bu ömür ama...
Gözleriniz karablutları görmek ister mi hep?İnsanız işte hep kötü günleri görmek ister miyiz?
Pek sanmıyorum isteyeceğimizi.Neşeli zamanları görmek isteriz biliyorum!
Elimde kağıtım,kalemim evet akılımda düşüncelerim ama yaşamak istediklerim bunlar değil!Bir dokunuşla keşke değişeilse herşey.Bir haykırışla umutlarımız gerçeğe dönüşebilse...
Biliyorum!Ama bunları düşünmek bile güzel...Biliyorum inanırsak olacak!Biliyorum isteyerek başaracağız...

FARKLILAŞMAK MI ?DEĞİŞİM Mİ?


Her yeni gün başlangıçtır derler.Yeni umutlara uyanılan,yeni olayolara hazırlanılan.Hergün yenidir yepyeni...Yeni bir deftere başlar gibi.Açık koca bir sayfadır bize sunulmuş olan.Güzel yazılar yazmak yada karalamak bize kalmıştır herzaman.
Ne yani ne yapmalıyız diyorum bazen.Bir günde neyin akışını değiştirebiliriz ki...Ne farklılaşabilir...?
Sonra biraz dşünüyorum inanmak yeterlidir bazen diyorum.İnanınca olabilir diyorum ardından.Ama karşı çıkıyorum bazı zihniyetlere;yeni yıl geliyor,yeni gün başlıyordeğişen günler gibi herşeyin değişliceğine inanılıyor.Karşıyım işte bunlara nedense.Tamam kabul ediyorum,ne zaman ne olur kimse bilemez,bilemeyiz tamam.Ama herşeyin hemen değişeceğine inanmak yani hemen inanmak anlamsız geliyor bana.Bak ummadığın bir şey oldu işte yenilik bu diyebilirsin-iz.Fakat değişen şeylerin bile ne yönlü olacağını bilemezsin.İyi mi ,kötü mü olacak bu değişim ?Yani herşey iyi olmaz,hoş olmaz ben bundan bahsediyorum...
Aslında neden değişim aranıyor ki bir anda!?Değişime alışmak,farklılaşmaya alışmak kolay mı sanki...
Bence farklılık değilde herşeyin aynı düzende ve daha kötü olmamasını istemek daha doğru...!
Baksanıza bir sürü dert var zaten!Daha ne arıyoruz ki...?

SÜPRİZ


Süpriz kelimesi çok şey hatırlatır ve farklı anlamlar taşır hepimize göre...Kimine göre bir telefon ,kimine göre bir merhaba ve niceleri...
Çoğumuza göre beklenmeyen,umulmayan birşeyin karşımıza çıkması süpriz adını alır.Ve yapılanın büyük-küçük olması yani kısaca boyutu,ebatı önemli değildir..Hatırlanmak gösterilen özen,harcanan emek,Duygulandıran anlamalandıran bunlardır çoğu şeyi...Birinin umutlarına su serpmek,gözlerindeki buğuyu yok edip güldürebilmek çok önemlidir bence.Düşmüş birini kaldırıp yardım etmek gibi...Ağlayan bir çocuğa gereken sevgiyi vermek gibi...örneklerle çoğlabilen bu süpriz adı altında ki olaylar kısaca bu çember hep büyür...Yeter ki insanda sevgi ,istek ve emek olsun...Biz sanırım bugün bunu başarabildik.Can dostuma istediği mutluluğu az da olsa verebildik =)
Sevgili Wakan Tanka bana katılıyorsundur sanırım...Bu güzel günü yaşadığımız için bende mutluyum =)anılarımıza anı kattığımız ve hayatı süprizlerle ödüllendirdiğimiz için...Her günümüzün (olmayacağını bilsek te) bol kahkahalarla dolu olması dileğiyle...=)

SORULARIM


Aklımı kurcalayan öyle çok soru var ki...Durduğum zaman ki siz öyle zannediyorsunuz ben durmuyorum.Ürettiğim bir sürü şey var kısaca sorularım...Beynimde dans ederek zamanlarını değerlendiriyorlar kibeynim burada pist görevini üstleniyor.Zamanımızı geçiriyoruz bir şekilde.Hiç bitmek bilmeyen üreyişler geçiriyorlar beynimde.Durmadan çoğalan sorularım, bulmaya çalıştığım cevaplar savaş veriyorlar adeta.Biri azalırken biri çoğalıyor .Ne yazık k sorularım galip geliyor.Beni öyle meşgul ediyorlar ki müzik dinlediğim zaman dinlediğimin,duyduğumun hangi şarkı olduğunu dahi bilmiyorum!
Öyle garibim ki yaşamımda...!Verdiğim savaşlar bu anlattıklarım işte...Sorular,sorular,sorular ve keşfedilmeyi bekleyen cevaplarım!

MATEMATİK


Matematik:ilk okulda dört işlem,ortaokulda denklemler,lisede türev,integral...
Matematik dört hece,4 sesli 5 sesiz harf...
Matematik küçük ünlü uyumuna uymayan bir kelime...
Matematik sözlükte bir ders...
Ama nedense matematik sokakta ki insan için yaşamı
1 fazla koydun mu taşıyamayan bedeninle birlikte son noktayı koyan intahar...

27 Şubat 2009 Cuma

günlük bir olaydı ama...


Geçenlerde yolda yürüyorum peşime takılan bir adam 'abla lütfen bana simit al' diyor.Tamam alıp veriyorum.Ardından bir çocuk 'abla ağabeye yardım ettin ben de küçüğüm dayanıksızım'diyor ona da simit ve meyve suyu alıp veriyorum ve isteyerek yapıyorum bunları.Ama ardından duyduğum ses beni derinden etkiliyor ve sinirlendiriyor 'ben sana dilen diyorum para lazım oğlum ne simiti dileniyorsun' ve çocuğu alıp gidiyor yanımdan.Önce kurnazlığına bak dediğim çocuğa bir anda içim ısınıyor ve doğruyu söylediğini anlıyorum.Bir anlık hareketiyle aslında bana bulunduğu zor durumu gösteriyor...Ama ne fayda okuyacağı yerde o dileniyor...

26 Şubat 2009 Perşembe

ANILARLA FARKETMEK ÇOĞU ŞEYİ


Bütün gün evde oturdum bugün.Okuduğum kitaplara,yazdığım şiirlere,notlara,resimlere göz attım durdum.Öyle dağıldı ki etraf anlatamam.Zamanında bende böyle dağılmıştım.Aklıma gelince nedense kötü oldum.Lise çağları gözümün önünde döndü durdu;bir film şeridi gibi geçti bütün yaşananlar....Daha sonra bir kaç defter çıkardım dolaptan.İşte beni ağlatan,yanaklarımdan intahara kalkışan gözyaşlarımın sebebi onlardı.O defterlerin içindekilere bakarken gözüme ilişenler oldu,sayfalarda kurumuş gözyaşlarım vardı.Gözyaşlarımın damladığı yerde yazılar biraz dağılmışlardı.Yazarkende okurkende gözyaşlarım beni yalnız bırakmadılar.Gördüğüm hep buydu en büyük yardımcım sanırım onlardı-mış.Aslında onları okurken evet ağladım ama bir yandan da kızdım durdum kendime.Evet üzülmüşüm ama şimdiki ağlamam yine üzülmemden değil o zaman için kendime üzülmemden kaynaklandı.Kalbim hüzünler mezarlığı olmuş.Ama sadece okulla ilgili bunlar....Zaten lise çağlarında tek dert okuldu ,dersti,oydu ,buydu...Biraz saçmalıktı aslında.Maalesef o zırhtan uzaklaşınca anlıyor insan.Evet okul benim için iyi bir zırhtı.Ama o zırhın altında da çok yaralanıp durdum.Şimdide o yaralanmalara üzülüyorum.Anlamsızmış çoğu şey.
Gördüm ki çok şey anlatmışım.O uzun satırlar ,uzun cümleler,o karmakarışık kelimeler çok tecrübe katmış bana...Aslında yaşamak en iyisi,dinlemekten çok.O ,o zamana göre büyük olan acılar şimdi öğrenmiş ve daha güçlü olmamı sağladılar.Geçmişe doğru yolculuğumda güçlendiğimi anlamak aslında gözyaşlarımın altında bana büyük bir mutluluk verdi.Yine bir teşekkür mü etsem acaba eski anılarıma!?O zamanlarda kimine göre eğlence,kimine göre endişe,kimine göre üzüntü olan gözyaşlarımı akıttıkları için...Ve şimdi de bu mutlu anları yaşattıkları için...:)
Lise çağlarım, ahhh deli yıllarım, üzüntülü, anlatılmaz ,mutlu yıllarım.Kısaca karmaşık yıllarım.
Şimdi lise yıllarında çok üzüntülü ,mutsuz şeyler yaşadığımı düşünmeyin sakın!!!Okuduklarıma ve hatırladıklarıma bakarsam mutluluğum ,üzüntülerimin kat ve kat üzerinde çünkü o zamnlar için -ki şimdi komedi olaylar bunlar-mutsuz an sayılanları yaşatanlar gözlerimde ki mutluluğa mutluluk katanlardan -büyük bir mutlulukla söylüyorum- aşırı derecede az insanlardır.Teşekkür ederim herkese...
Çünkü hayat denilen dikenli yol her zaman güller açmaz bize...Ama ben o dikenlerde gül yetiştirebildim.Açılan güllerle çoğaltım mutluluklarımı....

unutulamayanlara...

Gözlerimde ki anlamsızlık sana ait
Yüreğimde ki sancılar senin eserin
Umutsuzluklarımın gösterdiği yön sensin
Neden her yönüm sana doğru
Neden her yol çıkmaz adı altında
senin adını taşıyor?
Anladım yüreğim senden vazgeçemiyor...!?
Biliyorum herkes yaşadı bunları ,biliyorum vazgeçebilen olmadı...
bir kaç kelimeydi yan yana geldi ve hepsi sanki senin eserindi....
Unutulamayanlara...

...!?

Biri var biliyorum,
Biri var görüyorum
Peki ama neden dokunamıyorum!?
Neden boş kalıyor sayfalar
Veya
Kafamdaki karmaşa dökülemiyor kağıtlara!?
Cevapsızlıklarla boğuşuorum sonunda boğulmak olduğunu bile bile....

25 Şubat 2009 Çarşamba

BİR TEŞEKKÜR SADECE

Biraz arkadaşlarımdan bahsetmek geldi bugün içimden...Yani ailemden sonra bir diğer yaşam kaynağımdan.Evet anladığınız üzre iki başlık altında topluyorum onları;ailem ve arkadaşlarım...:)
Arkadaşlarım:hayatı beraber anladığımız,beraber büyüdüğümüz ve neler neler(...)yaşadığımız:)
Onlar olmazsa diyorum bazen.Dediğim anda içimi bir sıkıntı ,huzursuzluk kaplıyor.Anlamsızlık diyorum onlarsız hayat için.
Teşekkür ediyorum onlara.Hoş onlarda biliyor bu duygularımı...Ama dile getirmek istedim yine de..
Anlamsızlıklara anlam kattıkları,
Boşlukları doldurdukları,
Yüreğimdeki hüzün çatlaklarını kapattıkları,
Umutsuz düşlermi yeşerttikleri,
Solmuş çiçeklerime yaşam verdikleri için tekrar tekrar teşekkür ederim onlara...

Biliyorum bu duyguları sizde yaşıyorsunuz ve hak veriyorsunuz bana:)...

BAZEN BAKIYORUM....

Bazen durup bakıyorum....
Darmadağın olduğum zamanlarda en çok gmkyüzüne bakıyorum...!Kuşlara...Evet evet kuşlara.Gökyüzünde süzülüşlerine bakakalıyorum.Güvenle kanat açışlarına adeta meydan okurcasına hayata...Sadece kendilerine ait olduğunu bilerek(gökyüzünün)emin emin kanat çırpışlarına...
Daha sonra diğer özellikleri çekiyor;ürkeklikleri.O meydan okuyuşun ardında duran ürkekliklerine dalıp gidiyorum!Bir sesten korkup sonsuzluğa kanat çırpışları,gözlerindseki o belirsizlik...Dikkatimi çekip duruyor işte.Bir tını,bir uğultu darmadağın ediyor onları.Bulundukları yeri terkediyorlar bir anda.
Darmadağın olduğum zamanlarda demiştim ya işte bu yüzden onların bu hali çok üzüyor beni...Manasız belki de....
Kırık dökük hikayeler geliyor aklıma kulağımda ürkek kanat çırpışları,aklımda darmadağın hayatlar ve kendi anlamsızlıklarım...

20 Şubat 2009 Cuma

ACILAR...!?


acılar önce
emeklemeyi öretti bana
sonra tutunarak yürüdüm düşe kalka
koştum ardından
büyüdüm onlarla,
acılar
kaçışları öretti bana
haykıramadan sessizce
köşelere koşmayı
sessz çığlıkları öretti bana
ben öğrendim zamnla
ben ağladım
hem yıprandım
ama güçlendim büyüdüm
büyüdüm
büyüdüm
koştum hızlandım
we artık
acılara bn acı weriorum
gülerek intikam alırcasına
.....=)
kendimi güçsüz hissettğimde okuduğum bir notumdur kendime sadece paylaşmak istedim ..:) belki sizde denerseniz işe yarayabilir.Gülümsemek sessiz kalmaktan sonra en büyük cevaptır bence:)

AYRI ŞİİRLER,AYRI MISRALAR,AYRI HİSLER!HER ŞİİRİNDE AYRI İNSAN O Attila ilhan

Ben sana mecburum bilemezsin...,


Gözlerim gözlerine değince ,Felaketim olurdu, ağlardım ...


Aydınlık neyin oluyor senin gökyüzü akraban filan mı ...


Ne kadınlar sevdim zaten yoktular...


Kimi sevsem sensin / senden ibaret ....

Ve daha nice şiirlerden nice mısralar
Kime aittir bu eşsiz sözler?Kim böyle anlamlı kılar çoğu kelimeyi..?Tabi ki saygıdeğer şairimiz Attila İlhan.2005 Ekiminde veda ederken bize bıraktıklarıyla mutluluk duyuyordur oda..Kimbilebilir ki .Bu anlamlı ,düşündürücü sözler sadece ona ait olabilirler.Anmak istedim onu .Hayatıma yön veren düşündüren büyük ustamıza tekrar tekrar teşekkür etmek istedim ,o bitmeyen uzun gecelerime o büyük eserleriyle eşlik ettiği için....Adını duymam bile şiirlerini hatırlmama ve yeni yeni anlamlar yüklememe yetiyor.Bu ne histir,bu ne düşüncedir ve bu ne kalemdir ki kelimeler dans ediyorlar sayfalarda ahenkle süzülüyorlar adeta...Biliyorum oda hissedecektir teşekkürlerimi ...TEŞEKKÜRLER SAYGIDEĞER USTAMIZ TEŞEKKÜRLER...

ZAMANA İSYANIM BELKİ DE....


yeni güne merhaba demek için sadece dakikalarım var elimde
yeni başlangıçlara yeni umutlara yeni sevinçlere
''yeni''lere kısacası
neler bekliyor bizi bilmediğimiz şu yolda
sadece geçen saniyelerim ve dolmasnı beklediğim dakikalarım var adeta
hoş benimde değiller ya
acımasız şu zaman kime ait olabildi ki varolduğundan bu yana
kim benimsin dedi ona yada diyebildi dalgınlıkla
diyenlerde kapıldı bir fırtınaya
kendini buluverdi karlı yollar ardında
aklar düştü yavaş yavaş
şakaklarına, sakalına
en nihayetinde saçlarına
kime ait oldun ki zaman kimi ömrü boyunca mutlu edebildin ki
çaldın gittin
tattrdın mutlulukları kaçtın bir anda
hep birşeyleri alarak ilerledin umursamazca
kim senden birşeyler aldı ki
kim tutabildi ki seni istediği anda
kim hükmedebildi dur die sana
esirin oluwermişiz bu apansz yolculukta
izlerini bırakarakilerlemişsin bu yolculukta
şu anım bile dn şu hisettiim bile geçmiş
neden bıramıyorsun birşey bana
neden kaçıyorsun neden anlamsızca
yolculuk ya uzun ya kısa
sen alacaklarını alıyorsun ya
kim öle kim kala
haydi yarın oluyor baksana
yazdıklarımın yarısı bile dünden hatıra
işte böyle karmaşık bir bulmaca
hayat ve zamn ikilemdir adeta...

BİZİM ELİMİZDE...

Bugün birşey yazamadığımdan dolayı sıkıntılı hissettim nedense kendimi...Biliyorum evde değildim ve açıkcası zamanımda yoktu kalemimi elime almama...Ama ruhum sıkıldı diyebilirim...!Ama bugün bir farklılık hissettim kendimde daha doğrusu kendimle ilgili birşeyleri de keşfedebildim diyebilirim...Ne televizyon vardı bugn yakınımda ne de bilgisayar...yada vazgeçemediğim o eşsiz müzikler.Evet evet hiçbirşey yoktu .Ama elimde kumanda olmadan yada mouse olmadan yaşayabildiğimi farkettim.Kölesi olmadığımı birşeylerin.gerçi bir sayfaya birşeyler de karalayamadım ama... herneyse ...Günümüz insanları gibi zaman öldürmek uğruna takılıp kalmadığımı anladım zira zaman denilen şey çok değerli onu öldrmek ne haddimize...:)!!İşte anlayamadığım nokta da burda neden kıymetli bir şeyi kaybetmeye çabalıyoruz da onu en iyi şekilde değerlendirmiyoruz??Neden!?Her konuda ki bu eliaçıklığımız neden ?Niye herşeyi bu kadar hoyratça harcıyoruz sanki hep devamı varmış gibi?Ya da neden bağımlı kalıyoruz birşeylere bu kadar.?Öğrenilmiş bir şey gibi takıldık mı tam takılıyoruz ve at gözlüklerimizi takıyor öyle ilerliyoruz hayatımıza....Ve maalesef yeri geldiğinde çok güzel kullanılıoyoruz.Ama benim bugün içim az da olsa rahat bağımlı olmadığımı anlayabildim.Evet bağımlılık kelmesini çok kullandım ama doğru bu!!Biz televizyona yada bilgisayarda boş boş tabiri caizse takılmaya devam ettiğimiz sürece bu bağımlılık adını alacak bence.Nasıl vazgeçemiyor çoğu insan, hayatının sonu getirdiğini bildiği halde o zararlı alışkanlıklara buda o şekilde ilerliyor ne yazık ki....Değerlendirmeyi öğrenmeliyiz bence herşeyi en iyi şekilde .Çünkü biliyorum ki hayatımızı anlamlaştırmak sadece bizim elimizde....

19 Şubat 2009 Perşembe

İNSAN DOĞDUĞU MEVSİMİ SEVMEZ Mİ!?


Ben herkesin değimiyle yaz çocuğuyum.O en sıcak günlerin birinde gözlerimi açıvermişim bu dünyaya .Sanki çok gerek varmış gibi..:)Neymiş efendim biri daha yetişecekmiş bu dünyaya-bendeniz-herneyse...:)
İnsan doğduğu mevsimi sevmez mi?Ben sevmiyorum.Hatta şu yaz mevsiminden nefret ediyorum!!Ne deniz ne masmavi gökyüzü çekmiyor dikkatimi...
Nedenini araştırdım geçen senelerin birinde.İnsanlar kendilerinde olmayanları isterlermiş ya hani bu mevsimlerde de böyleymiş:)Ben yazın doğduğum için sonbaharı ve kışı seviyormuşum.Buraya kadar tamam,anladım da...Kendi çapımda bir anket yaptım çevremdekilere.Ama sonucun bu araştırmamla alakası yoktu.İstisnayım sanırım.Benim gibi düşünen yok neredeyse çevremde..
Neyse
Ben sonbahar ve kış sevdalısıyım kardeşim.Dışarda yağmur altında ben.Yüzüme vuran her bir damla ayrı bir dokunuş ayrı bir his ve apayrı bir mutluluk...Yada kulağımda bir melodi,elimde bir kalem ve dışarda yine yağmur...O duyguyu keşke anlatabilicek kadar sözcük ve onları senfoni haline getirebilicek bir yetenek olsa bende...
Rüzgarın uğultusu,yağmurun sesi ve bembeyaz akrın durgunluğu.Ne bileyim kış uğruna sonsuzluğa bakıyorum ben...

SESSİZLİK


Düşünmek,düşünmek,düşünmek...Sanırım sessizliği seçen insanların -bendenizde içindeyim- yaptığı en önemli faliyetimizdir.Daha doğrusu görevimizdir.Konuşmaktan çok düşündüğümüz gibiöyle gösterişli kahkahalar yerinetebessüm etmeyi tercih ederiz.Aklımızdan geçenleri dilimizeardında kelimelere dökmek yerine beynimize hapseder ve mahkumları çoğaltırız.Artık beynimiz denen hapishane mahkumlaşmış düşüncelerle,sorularladolup taşmaya başlar.Bir fare gibi kemirir durur birşeyler beynimizi.Bilirsiniz yada duymuşsunuzdur;eski tahta evlerde fareler çok olurmuş.kemirirlermiş tahtadan kapıları.İşte beynimizde ki bu uyuşukluk mahkumiyetten farelğe özenen düşüncelerimizin marifetidir.
Çoğu şeyi harekete geçirmeye çalışırız ama olmaz.Aynı uğultu,aynı melodi durup durup çalmaya başlar.
Sessizliği seçtiğimiz sürece düşüncelerimiz değil biz mahkum oluruz ama ne fayda...:) Kader mi desem tercih mi ?Yaşayanlar anlamıştır bunları ve beni...:)

18 Şubat 2009 Çarşamba

HER SABAH DUYDUĞUM O SES...


Yarın sabahta aynı cümleyi duyacağım ,her sabah duyduğum gibi....Artık kalk yada uyan istersen=)Saatin geç olduğu konusunda uyarılarımı alarak yine uyandırılacağım...Günün yarısını yatak da değilde bir iş yaparak geçirmem daha kârlıymış benim için:)Her sabah bu cümlelerle uyandırılıyorum.Alıştım artık .Evet evet alıştım .Ama farkında değil o ,o sesi duymak bana öyle bir huzur ve öyle bir güven veriyor ki yorganı daha da yukarı çekiyorum:DAslında o ,onun sesini duymamak için bu hareketi yaptığımı düşünüyor.Düşünedursun ama yanılıyor.Onun sesini duymak ardımda onun olduğunu bilmek beni hayli rahat kılıyor bu yüzdendir benim rahatlığım yani onun tabiri ile'tembelliğim'=)Merak etmeyin bende onun sesiyle uyanmayı çok seviyorum.İyi peki o zamn neden sevdğin halde şikayetçisin diyebilirsiniz.Haklısınız.Ama ilkokul çağlarına inersem ben hiç onun sesiyle uyanmadım.Çünkü onu hep ben uyandırdım.Ama onun geç kalkması değildi sorun ,ben aşırı erken kalkardım.Çünkü içimde küçüklüğümden kaynaklanan bir telaşe vardı.Erkenden kalkardım ama nedense o yardım etmeden hazırlanamazdım.Okulda herkes uyandırılma anılarını,hikayelerini anlatırken benim böyle hikayelerim olmadığından ve onun da bu açıdan rahat olduğunu bilerek yüzümde tebessümle hayallere dalardım.Sanırım eksikliğim bundan onun sesiyle uyanma özlemi çekiyor olabiliirm.Ve sanırım bu yüzen hoşuma gidiyor bu kadar üstüme düşmesi ,beni uyandırma çabası.Ama çok konuşturamıyorum,sinirlendirmek istemiyorum onu.O tatlı sesin var olduğunu bilmek bile beni en erin uykulardan uyandırmaya yetiyor zaten.Ama eminim şikayet eden herkes o sesten yani kendi ANNESİNİN sesinden zaten memnun.Biliyorum biz yetişkinler ki onların gözünde 'çocuklar' sadece naz yapıyoruz onlara.Hoşumuza gidiyor onları az da olsa sinirlendirmek...:)

FİLMDEN ÖTEYDİ MÜZİK


Bir film vardı bilirsiniz:DBaşrollerinde bir arkadaşımın sevdiği oyuncu olan Kate Winslet ve Leonardo Di Caprio vardı....Tabi ki tahmin ettiniz biliyorum=)Efsanevi Titanic...Vizyona girdiği zaman küçüktüm tabi.Gidebilmek için bir çabam olmamıştı.Ama çevremdeki herkesin bahsettiği ve susmadan konuştuğu bir şey vardı ki o efsanevi filmdi:DOn kere gidenler,gitmek isteyenler ,her gittiğinde ağladığını ama kendine dur diyememekten şikayetçi olup tekrar tekrar gittiğininden söz edenler yani kısacası herkes aynı konuda yoğunlaşmıştı=)''Titanic''
Ama nedense o zamandan beri benim o filmle ilgili tek dikkatimi çeken nokta müziği olmuştu.Kısaca benim için ön planda olan şey müzikti.Celine Dion'un o eşsiz ,muhteşem sesiyle birleşmiş o güzel sözler ve ardında ki o melodi.Şimdi neden bu filmden bahsettiğimi merak ediyor olabilirsiniz:)Evet haklısınız!!Bende olsam merak ederdim...Yazmayı seviyorum ,birşeyler anlatmayı,karalamayı ve sayfaları doldurmayı boş veya anlamlı ama seviyorum yazmayı ve tabi kii şiir yazmayı:)Titanic'ten girmişken bunu da söyliyeyim.2sene önce dolanırken internette, o eşsiz şarkınn piano solosunu buldum.O an ki duygularımı anlatamam duyduğum o ses beni derinlere itti ve bıraktı oralarda.Ard arda dinlemeye başladım. sanırım ilacımı buldum derken şarkııyı indirmeye karar verdim:DVe ne zaman birşeyler yazmak istesem bir diğer yardımcım da o ...Eşsiz piano sesi ve o eşsiz tınılar=)İlham kaynağı ve dinlendirici bir müzik....Biliyorum eskiyen bir şarkı oldu kaldı.Ama benim için yeri çok büyük.Bir gün aklınıza gelirse lütfen dinleyin bir yerlerden bulun:)Kate Winslet hayranı arkadaşım seninde dinlemeni tavsiye ederim:)....

17 Şubat 2009 Salı

ÇOCUKLUK İŞTE


Bir defter buldum eskilerden...İlk gördüğümde gözlerim doldu.Aslında açıp açmamak konusunda kararasız da kalmadım değil...!!Uzun süre baktrım ona.İçinden ne çıkacaktı???Neler anlatmış,neler not etmiştim?Radioda yine aynı şarkı ,yine aynı tınılar...
Karar verdim açtım sayfaları usul usul
Seneler öncesine aitti bu defter.Tozlanmış,sararmıi,eskinin anıarını barındırıyordu içinde...
Üzlmüşüm ''o gün'' öyle not etmişim bir köşeye...Ama ardından bir gülücük,diğer mutlu olaya geçmişim.Çocukluk işte...O büyük kırgınlık zannettiklerimi bile o dakika unutuvermişm farketmeden.Yarınki ödevi düşündüğümden bahsedip durmuşum.Hayatın sonu gelmiş de ben çırpınıyorum sanki...İsteklerimi yazmışım diğer sayfalara.Tekrarlıyorum çocukluk işte...Ama
Gel de özenme...Arama o günleriHiçbirşey yokken var etmekmiş çocukluk.Ne güzelmiş ,ne özelmiş...Dizlerdeki yaralar bile mutlulukmuş,iz'miş o koşuşturmlara dair...O zamanlar şikayet etmişiz aklımzıın erdiği kadar;görmeksizin geleceği,tatmadan o deli dolu günleri...Zayıf not almakla son bulurmuş o dopdolu günler...
Çocukluk işte...Ne küçükmüş o en büyük acılar!!!Ne anlamlıymış kulağımız çekilirken duyduğumuz o ağırlaşmış nağmeler.Uçsuz bucaksız gökyüzü kadar öğütlerin bugünümüz için yararlı olduğunu bilmeden isyan etmişiz.
Ah defter!!!Ne kadar eskilere götürdün beni...Bir sayfana bakıp kapatacaktım halbu ki.Beni öyle derinlere götürdün ki;ben bile çıkmak isemedim.
Eskiden de yazmayı severmişim...İsyanı basarmışım sayfalara...
Yine ''Haykırışlarım Sessizlikten İbaretmiş'''sayfalarda ebediyete uzanmışlar.Silinmeye yüz tutmuşlar tabi ki sayfalarım da sararmaya...!!!

BURUK ZAMANLAR


Hani buruk zamanlar vardır.Yol almaktan korktuğun,yol almaya başladığında başladığın noktada durduğun.Geçmek bilmeyen dakikalar,doldurulamayan o boş zamanlar...Herşey üzerine gelir hani.Çıkış yolu olmayan bir savaş gibi.Öleceğini bile bile attığın o kurşunlar sonra sonunu getiren o bir anda patlayan bomba gibi.O burukluğun içinde acılarım en büyüğünü yaşadığını zannederken aslında sorunun sadece kendinde olduğunu anlarsın!İşte savaş şimdi başlamaktadır.En sık yaşadığın sorunların nedenini,yalnız kalış nedenlerini ve bir çok soruların cevaplarını aramaya başlarsıniBulamazsın,bulamazsın...!!!
Artık beynin tam bir savaş alanı gibidir.Cevapsız sorular,eşleşmeyi bekleyen cevaplar...Bulunan her bir yanlışla patlamaya başlayan bombalar,şiddetli baş ağrıları,umutsuz dakikalar...Aslında o buruk zamanlar şimdi başladılar
Bazen düşünüyorum da aslında herşey bizimle alakalı.Sonumuzun da başlangıcımızın da zeminini biz hazırlıyoruz. Bir bina yapar gibi,önce sağlam bir zemin bulmak,ardından iyi bir temel ve dayanıklılık daha sonra üzerine çıkan bir sürü kat...İnsan hayatı gibi aslında yavaş yavaş ,adım adım.Ben bunlara inanıyorum.Belki de bunlara inanmak istiyorum kimbilir...
Ve aslında inanıyorum ki yalnız kalmak veya kalmamak bizim elimizde.Hayatımızda, kaderimizde aynı şekilde.O yüzdendir ki savaşta gibi hareket ediyoruz hayatımıza.Çünkü en büyük düşmanımız ve dostumuz kendimiziz hayatta....

16 Şubat 2009 Pazartesi

YAZMAYA BAŞLARKEN HİSSETTİKLERİM


Aslında ben de bilmiyorum hangi arzuyla,istekle ya da hangi amaçla yazmak istiyorum.Beynimin bir köşesinde ''yaz yaz'' diyen birileri var sanki....Aklıma gelen cümleleri döküyorum satırlara sonra okumaya başlıyorum.Bazen öyle uyumlu öyle güzel geliyorlar ki kulağıma ,beynimdeki ses daha da kuvvetleniyor!!!Amaçsız başlıyorum kelimeleri yan yana getirmeye ardından cümleler paragraflar geliyor ard arda....
Bir hayat öyküsü anlatmak istiyor bazen yüreğim.Bazen de uzun uzun şiirler hayatlarla dolu gözyaşlarıyla ıslanmış...Bütün gördüğüm yanlışlarımı haykırasım geliyor daha doğrusu yazdıklarımın bir anda canlanmasını istiyorum.Ama farkında mısınız yada anlıyor musunuz bilmem!?Bende ne yapmak istediğimi bilmiyorum...Kalemim canlanıyor,cümlelerim hareketleniyor ve dolayısıyla bende heyecanlanıyorum.Elimde değil ama parmaklarım titriyor hissediyorum içimde..Amatör ruhumla karşı koymak istiyorum birşeylere.Benliğim benden çıkıyor bazen.Ben ben olmuyorum kısaca...Bir yoksul, bir sefil,bir kumarbaz,çingene,aşık,yaşlı,öksüz üzgün,acılı ve niceleri oluyorum.Daha doğrusu ruhum olmak istiyor ve kalemimde yazmak.Kısacası hareketlenmek istiyorum.O beyaz sayfaları dolu dolu görmek kendi el yazımla dolduğunu görmek ve birşeyler oluşturabildiğimi anlamak istiyorum.Bir şarkı çalıyor radyoda şarkıda ki baş karakter olyorum bir anda uğrunda ölünmüş o kız yada oğlan o acıyı yaşamaya başlıyorum bir anda...Yada yine sokakta bir çocuk ağlıyor neden ağladığını düşünmeye başlıyorum ve bakıyorum ki sayfam yine dolmuş.
Evet sadece amatör ruhumla,kalemimle,sayfalarımla yazıyorum ben .Birşey beklemeden,övgü beklemeden.Hissetme amacıyla haykırmak amacıyla kendimi mutlu etmek amacıyla belki de...
Diyorum ya belki sizde anlayamadınız...Sadece içimden yazmak geliyor harflerle kelimeler kelimelerle cümleler cümlelerle paragraflar
ve uzun öytküler.....