27 Şubat 2009 Cuma

günlük bir olaydı ama...


Geçenlerde yolda yürüyorum peşime takılan bir adam 'abla lütfen bana simit al' diyor.Tamam alıp veriyorum.Ardından bir çocuk 'abla ağabeye yardım ettin ben de küçüğüm dayanıksızım'diyor ona da simit ve meyve suyu alıp veriyorum ve isteyerek yapıyorum bunları.Ama ardından duyduğum ses beni derinden etkiliyor ve sinirlendiriyor 'ben sana dilen diyorum para lazım oğlum ne simiti dileniyorsun' ve çocuğu alıp gidiyor yanımdan.Önce kurnazlığına bak dediğim çocuğa bir anda içim ısınıyor ve doğruyu söylediğini anlıyorum.Bir anlık hareketiyle aslında bana bulunduğu zor durumu gösteriyor...Ama ne fayda okuyacağı yerde o dileniyor...

26 Şubat 2009 Perşembe

ANILARLA FARKETMEK ÇOĞU ŞEYİ


Bütün gün evde oturdum bugün.Okuduğum kitaplara,yazdığım şiirlere,notlara,resimlere göz attım durdum.Öyle dağıldı ki etraf anlatamam.Zamanında bende böyle dağılmıştım.Aklıma gelince nedense kötü oldum.Lise çağları gözümün önünde döndü durdu;bir film şeridi gibi geçti bütün yaşananlar....Daha sonra bir kaç defter çıkardım dolaptan.İşte beni ağlatan,yanaklarımdan intahara kalkışan gözyaşlarımın sebebi onlardı.O defterlerin içindekilere bakarken gözüme ilişenler oldu,sayfalarda kurumuş gözyaşlarım vardı.Gözyaşlarımın damladığı yerde yazılar biraz dağılmışlardı.Yazarkende okurkende gözyaşlarım beni yalnız bırakmadılar.Gördüğüm hep buydu en büyük yardımcım sanırım onlardı-mış.Aslında onları okurken evet ağladım ama bir yandan da kızdım durdum kendime.Evet üzülmüşüm ama şimdiki ağlamam yine üzülmemden değil o zaman için kendime üzülmemden kaynaklandı.Kalbim hüzünler mezarlığı olmuş.Ama sadece okulla ilgili bunlar....Zaten lise çağlarında tek dert okuldu ,dersti,oydu ,buydu...Biraz saçmalıktı aslında.Maalesef o zırhtan uzaklaşınca anlıyor insan.Evet okul benim için iyi bir zırhtı.Ama o zırhın altında da çok yaralanıp durdum.Şimdide o yaralanmalara üzülüyorum.Anlamsızmış çoğu şey.
Gördüm ki çok şey anlatmışım.O uzun satırlar ,uzun cümleler,o karmakarışık kelimeler çok tecrübe katmış bana...Aslında yaşamak en iyisi,dinlemekten çok.O ,o zamana göre büyük olan acılar şimdi öğrenmiş ve daha güçlü olmamı sağladılar.Geçmişe doğru yolculuğumda güçlendiğimi anlamak aslında gözyaşlarımın altında bana büyük bir mutluluk verdi.Yine bir teşekkür mü etsem acaba eski anılarıma!?O zamanlarda kimine göre eğlence,kimine göre endişe,kimine göre üzüntü olan gözyaşlarımı akıttıkları için...Ve şimdi de bu mutlu anları yaşattıkları için...:)
Lise çağlarım, ahhh deli yıllarım, üzüntülü, anlatılmaz ,mutlu yıllarım.Kısaca karmaşık yıllarım.
Şimdi lise yıllarında çok üzüntülü ,mutsuz şeyler yaşadığımı düşünmeyin sakın!!!Okuduklarıma ve hatırladıklarıma bakarsam mutluluğum ,üzüntülerimin kat ve kat üzerinde çünkü o zamnlar için -ki şimdi komedi olaylar bunlar-mutsuz an sayılanları yaşatanlar gözlerimde ki mutluluğa mutluluk katanlardan -büyük bir mutlulukla söylüyorum- aşırı derecede az insanlardır.Teşekkür ederim herkese...
Çünkü hayat denilen dikenli yol her zaman güller açmaz bize...Ama ben o dikenlerde gül yetiştirebildim.Açılan güllerle çoğaltım mutluluklarımı....

unutulamayanlara...

Gözlerimde ki anlamsızlık sana ait
Yüreğimde ki sancılar senin eserin
Umutsuzluklarımın gösterdiği yön sensin
Neden her yönüm sana doğru
Neden her yol çıkmaz adı altında
senin adını taşıyor?
Anladım yüreğim senden vazgeçemiyor...!?
Biliyorum herkes yaşadı bunları ,biliyorum vazgeçebilen olmadı...
bir kaç kelimeydi yan yana geldi ve hepsi sanki senin eserindi....
Unutulamayanlara...

...!?

Biri var biliyorum,
Biri var görüyorum
Peki ama neden dokunamıyorum!?
Neden boş kalıyor sayfalar
Veya
Kafamdaki karmaşa dökülemiyor kağıtlara!?
Cevapsızlıklarla boğuşuorum sonunda boğulmak olduğunu bile bile....

25 Şubat 2009 Çarşamba

BİR TEŞEKKÜR SADECE

Biraz arkadaşlarımdan bahsetmek geldi bugün içimden...Yani ailemden sonra bir diğer yaşam kaynağımdan.Evet anladığınız üzre iki başlık altında topluyorum onları;ailem ve arkadaşlarım...:)
Arkadaşlarım:hayatı beraber anladığımız,beraber büyüdüğümüz ve neler neler(...)yaşadığımız:)
Onlar olmazsa diyorum bazen.Dediğim anda içimi bir sıkıntı ,huzursuzluk kaplıyor.Anlamsızlık diyorum onlarsız hayat için.
Teşekkür ediyorum onlara.Hoş onlarda biliyor bu duygularımı...Ama dile getirmek istedim yine de..
Anlamsızlıklara anlam kattıkları,
Boşlukları doldurdukları,
Yüreğimdeki hüzün çatlaklarını kapattıkları,
Umutsuz düşlermi yeşerttikleri,
Solmuş çiçeklerime yaşam verdikleri için tekrar tekrar teşekkür ederim onlara...

Biliyorum bu duyguları sizde yaşıyorsunuz ve hak veriyorsunuz bana:)...

BAZEN BAKIYORUM....

Bazen durup bakıyorum....
Darmadağın olduğum zamanlarda en çok gmkyüzüne bakıyorum...!Kuşlara...Evet evet kuşlara.Gökyüzünde süzülüşlerine bakakalıyorum.Güvenle kanat açışlarına adeta meydan okurcasına hayata...Sadece kendilerine ait olduğunu bilerek(gökyüzünün)emin emin kanat çırpışlarına...
Daha sonra diğer özellikleri çekiyor;ürkeklikleri.O meydan okuyuşun ardında duran ürkekliklerine dalıp gidiyorum!Bir sesten korkup sonsuzluğa kanat çırpışları,gözlerindseki o belirsizlik...Dikkatimi çekip duruyor işte.Bir tını,bir uğultu darmadağın ediyor onları.Bulundukları yeri terkediyorlar bir anda.
Darmadağın olduğum zamanlarda demiştim ya işte bu yüzden onların bu hali çok üzüyor beni...Manasız belki de....
Kırık dökük hikayeler geliyor aklıma kulağımda ürkek kanat çırpışları,aklımda darmadağın hayatlar ve kendi anlamsızlıklarım...

20 Şubat 2009 Cuma

ACILAR...!?


acılar önce
emeklemeyi öretti bana
sonra tutunarak yürüdüm düşe kalka
koştum ardından
büyüdüm onlarla,
acılar
kaçışları öretti bana
haykıramadan sessizce
köşelere koşmayı
sessz çığlıkları öretti bana
ben öğrendim zamnla
ben ağladım
hem yıprandım
ama güçlendim büyüdüm
büyüdüm
büyüdüm
koştum hızlandım
we artık
acılara bn acı weriorum
gülerek intikam alırcasına
.....=)
kendimi güçsüz hissettğimde okuduğum bir notumdur kendime sadece paylaşmak istedim ..:) belki sizde denerseniz işe yarayabilir.Gülümsemek sessiz kalmaktan sonra en büyük cevaptır bence:)

AYRI ŞİİRLER,AYRI MISRALAR,AYRI HİSLER!HER ŞİİRİNDE AYRI İNSAN O Attila ilhan

Ben sana mecburum bilemezsin...,


Gözlerim gözlerine değince ,Felaketim olurdu, ağlardım ...


Aydınlık neyin oluyor senin gökyüzü akraban filan mı ...


Ne kadınlar sevdim zaten yoktular...


Kimi sevsem sensin / senden ibaret ....

Ve daha nice şiirlerden nice mısralar
Kime aittir bu eşsiz sözler?Kim böyle anlamlı kılar çoğu kelimeyi..?Tabi ki saygıdeğer şairimiz Attila İlhan.2005 Ekiminde veda ederken bize bıraktıklarıyla mutluluk duyuyordur oda..Kimbilebilir ki .Bu anlamlı ,düşündürücü sözler sadece ona ait olabilirler.Anmak istedim onu .Hayatıma yön veren düşündüren büyük ustamıza tekrar tekrar teşekkür etmek istedim ,o bitmeyen uzun gecelerime o büyük eserleriyle eşlik ettiği için....Adını duymam bile şiirlerini hatırlmama ve yeni yeni anlamlar yüklememe yetiyor.Bu ne histir,bu ne düşüncedir ve bu ne kalemdir ki kelimeler dans ediyorlar sayfalarda ahenkle süzülüyorlar adeta...Biliyorum oda hissedecektir teşekkürlerimi ...TEŞEKKÜRLER SAYGIDEĞER USTAMIZ TEŞEKKÜRLER...

ZAMANA İSYANIM BELKİ DE....


yeni güne merhaba demek için sadece dakikalarım var elimde
yeni başlangıçlara yeni umutlara yeni sevinçlere
''yeni''lere kısacası
neler bekliyor bizi bilmediğimiz şu yolda
sadece geçen saniyelerim ve dolmasnı beklediğim dakikalarım var adeta
hoş benimde değiller ya
acımasız şu zaman kime ait olabildi ki varolduğundan bu yana
kim benimsin dedi ona yada diyebildi dalgınlıkla
diyenlerde kapıldı bir fırtınaya
kendini buluverdi karlı yollar ardında
aklar düştü yavaş yavaş
şakaklarına, sakalına
en nihayetinde saçlarına
kime ait oldun ki zaman kimi ömrü boyunca mutlu edebildin ki
çaldın gittin
tattrdın mutlulukları kaçtın bir anda
hep birşeyleri alarak ilerledin umursamazca
kim senden birşeyler aldı ki
kim tutabildi ki seni istediği anda
kim hükmedebildi dur die sana
esirin oluwermişiz bu apansz yolculukta
izlerini bırakarakilerlemişsin bu yolculukta
şu anım bile dn şu hisettiim bile geçmiş
neden bıramıyorsun birşey bana
neden kaçıyorsun neden anlamsızca
yolculuk ya uzun ya kısa
sen alacaklarını alıyorsun ya
kim öle kim kala
haydi yarın oluyor baksana
yazdıklarımın yarısı bile dünden hatıra
işte böyle karmaşık bir bulmaca
hayat ve zamn ikilemdir adeta...

BİZİM ELİMİZDE...

Bugün birşey yazamadığımdan dolayı sıkıntılı hissettim nedense kendimi...Biliyorum evde değildim ve açıkcası zamanımda yoktu kalemimi elime almama...Ama ruhum sıkıldı diyebilirim...!Ama bugün bir farklılık hissettim kendimde daha doğrusu kendimle ilgili birşeyleri de keşfedebildim diyebilirim...Ne televizyon vardı bugn yakınımda ne de bilgisayar...yada vazgeçemediğim o eşsiz müzikler.Evet evet hiçbirşey yoktu .Ama elimde kumanda olmadan yada mouse olmadan yaşayabildiğimi farkettim.Kölesi olmadığımı birşeylerin.gerçi bir sayfaya birşeyler de karalayamadım ama... herneyse ...Günümüz insanları gibi zaman öldürmek uğruna takılıp kalmadığımı anladım zira zaman denilen şey çok değerli onu öldrmek ne haddimize...:)!!İşte anlayamadığım nokta da burda neden kıymetli bir şeyi kaybetmeye çabalıyoruz da onu en iyi şekilde değerlendirmiyoruz??Neden!?Her konuda ki bu eliaçıklığımız neden ?Niye herşeyi bu kadar hoyratça harcıyoruz sanki hep devamı varmış gibi?Ya da neden bağımlı kalıyoruz birşeylere bu kadar.?Öğrenilmiş bir şey gibi takıldık mı tam takılıyoruz ve at gözlüklerimizi takıyor öyle ilerliyoruz hayatımıza....Ve maalesef yeri geldiğinde çok güzel kullanılıoyoruz.Ama benim bugün içim az da olsa rahat bağımlı olmadığımı anlayabildim.Evet bağımlılık kelmesini çok kullandım ama doğru bu!!Biz televizyona yada bilgisayarda boş boş tabiri caizse takılmaya devam ettiğimiz sürece bu bağımlılık adını alacak bence.Nasıl vazgeçemiyor çoğu insan, hayatının sonu getirdiğini bildiği halde o zararlı alışkanlıklara buda o şekilde ilerliyor ne yazık ki....Değerlendirmeyi öğrenmeliyiz bence herşeyi en iyi şekilde .Çünkü biliyorum ki hayatımızı anlamlaştırmak sadece bizim elimizde....

19 Şubat 2009 Perşembe

İNSAN DOĞDUĞU MEVSİMİ SEVMEZ Mİ!?


Ben herkesin değimiyle yaz çocuğuyum.O en sıcak günlerin birinde gözlerimi açıvermişim bu dünyaya .Sanki çok gerek varmış gibi..:)Neymiş efendim biri daha yetişecekmiş bu dünyaya-bendeniz-herneyse...:)
İnsan doğduğu mevsimi sevmez mi?Ben sevmiyorum.Hatta şu yaz mevsiminden nefret ediyorum!!Ne deniz ne masmavi gökyüzü çekmiyor dikkatimi...
Nedenini araştırdım geçen senelerin birinde.İnsanlar kendilerinde olmayanları isterlermiş ya hani bu mevsimlerde de böyleymiş:)Ben yazın doğduğum için sonbaharı ve kışı seviyormuşum.Buraya kadar tamam,anladım da...Kendi çapımda bir anket yaptım çevremdekilere.Ama sonucun bu araştırmamla alakası yoktu.İstisnayım sanırım.Benim gibi düşünen yok neredeyse çevremde..
Neyse
Ben sonbahar ve kış sevdalısıyım kardeşim.Dışarda yağmur altında ben.Yüzüme vuran her bir damla ayrı bir dokunuş ayrı bir his ve apayrı bir mutluluk...Yada kulağımda bir melodi,elimde bir kalem ve dışarda yine yağmur...O duyguyu keşke anlatabilicek kadar sözcük ve onları senfoni haline getirebilicek bir yetenek olsa bende...
Rüzgarın uğultusu,yağmurun sesi ve bembeyaz akrın durgunluğu.Ne bileyim kış uğruna sonsuzluğa bakıyorum ben...

SESSİZLİK


Düşünmek,düşünmek,düşünmek...Sanırım sessizliği seçen insanların -bendenizde içindeyim- yaptığı en önemli faliyetimizdir.Daha doğrusu görevimizdir.Konuşmaktan çok düşündüğümüz gibiöyle gösterişli kahkahalar yerinetebessüm etmeyi tercih ederiz.Aklımızdan geçenleri dilimizeardında kelimelere dökmek yerine beynimize hapseder ve mahkumları çoğaltırız.Artık beynimiz denen hapishane mahkumlaşmış düşüncelerle,sorularladolup taşmaya başlar.Bir fare gibi kemirir durur birşeyler beynimizi.Bilirsiniz yada duymuşsunuzdur;eski tahta evlerde fareler çok olurmuş.kemirirlermiş tahtadan kapıları.İşte beynimizde ki bu uyuşukluk mahkumiyetten farelğe özenen düşüncelerimizin marifetidir.
Çoğu şeyi harekete geçirmeye çalışırız ama olmaz.Aynı uğultu,aynı melodi durup durup çalmaya başlar.
Sessizliği seçtiğimiz sürece düşüncelerimiz değil biz mahkum oluruz ama ne fayda...:) Kader mi desem tercih mi ?Yaşayanlar anlamıştır bunları ve beni...:)

18 Şubat 2009 Çarşamba

HER SABAH DUYDUĞUM O SES...


Yarın sabahta aynı cümleyi duyacağım ,her sabah duyduğum gibi....Artık kalk yada uyan istersen=)Saatin geç olduğu konusunda uyarılarımı alarak yine uyandırılacağım...Günün yarısını yatak da değilde bir iş yaparak geçirmem daha kârlıymış benim için:)Her sabah bu cümlelerle uyandırılıyorum.Alıştım artık .Evet evet alıştım .Ama farkında değil o ,o sesi duymak bana öyle bir huzur ve öyle bir güven veriyor ki yorganı daha da yukarı çekiyorum:DAslında o ,onun sesini duymamak için bu hareketi yaptığımı düşünüyor.Düşünedursun ama yanılıyor.Onun sesini duymak ardımda onun olduğunu bilmek beni hayli rahat kılıyor bu yüzdendir benim rahatlığım yani onun tabiri ile'tembelliğim'=)Merak etmeyin bende onun sesiyle uyanmayı çok seviyorum.İyi peki o zamn neden sevdğin halde şikayetçisin diyebilirsiniz.Haklısınız.Ama ilkokul çağlarına inersem ben hiç onun sesiyle uyanmadım.Çünkü onu hep ben uyandırdım.Ama onun geç kalkması değildi sorun ,ben aşırı erken kalkardım.Çünkü içimde küçüklüğümden kaynaklanan bir telaşe vardı.Erkenden kalkardım ama nedense o yardım etmeden hazırlanamazdım.Okulda herkes uyandırılma anılarını,hikayelerini anlatırken benim böyle hikayelerim olmadığından ve onun da bu açıdan rahat olduğunu bilerek yüzümde tebessümle hayallere dalardım.Sanırım eksikliğim bundan onun sesiyle uyanma özlemi çekiyor olabiliirm.Ve sanırım bu yüzen hoşuma gidiyor bu kadar üstüme düşmesi ,beni uyandırma çabası.Ama çok konuşturamıyorum,sinirlendirmek istemiyorum onu.O tatlı sesin var olduğunu bilmek bile beni en erin uykulardan uyandırmaya yetiyor zaten.Ama eminim şikayet eden herkes o sesten yani kendi ANNESİNİN sesinden zaten memnun.Biliyorum biz yetişkinler ki onların gözünde 'çocuklar' sadece naz yapıyoruz onlara.Hoşumuza gidiyor onları az da olsa sinirlendirmek...:)

FİLMDEN ÖTEYDİ MÜZİK


Bir film vardı bilirsiniz:DBaşrollerinde bir arkadaşımın sevdiği oyuncu olan Kate Winslet ve Leonardo Di Caprio vardı....Tabi ki tahmin ettiniz biliyorum=)Efsanevi Titanic...Vizyona girdiği zaman küçüktüm tabi.Gidebilmek için bir çabam olmamıştı.Ama çevremdeki herkesin bahsettiği ve susmadan konuştuğu bir şey vardı ki o efsanevi filmdi:DOn kere gidenler,gitmek isteyenler ,her gittiğinde ağladığını ama kendine dur diyememekten şikayetçi olup tekrar tekrar gittiğininden söz edenler yani kısacası herkes aynı konuda yoğunlaşmıştı=)''Titanic''
Ama nedense o zamandan beri benim o filmle ilgili tek dikkatimi çeken nokta müziği olmuştu.Kısaca benim için ön planda olan şey müzikti.Celine Dion'un o eşsiz ,muhteşem sesiyle birleşmiş o güzel sözler ve ardında ki o melodi.Şimdi neden bu filmden bahsettiğimi merak ediyor olabilirsiniz:)Evet haklısınız!!Bende olsam merak ederdim...Yazmayı seviyorum ,birşeyler anlatmayı,karalamayı ve sayfaları doldurmayı boş veya anlamlı ama seviyorum yazmayı ve tabi kii şiir yazmayı:)Titanic'ten girmişken bunu da söyliyeyim.2sene önce dolanırken internette, o eşsiz şarkınn piano solosunu buldum.O an ki duygularımı anlatamam duyduğum o ses beni derinlere itti ve bıraktı oralarda.Ard arda dinlemeye başladım. sanırım ilacımı buldum derken şarkııyı indirmeye karar verdim:DVe ne zaman birşeyler yazmak istesem bir diğer yardımcım da o ...Eşsiz piano sesi ve o eşsiz tınılar=)İlham kaynağı ve dinlendirici bir müzik....Biliyorum eskiyen bir şarkı oldu kaldı.Ama benim için yeri çok büyük.Bir gün aklınıza gelirse lütfen dinleyin bir yerlerden bulun:)Kate Winslet hayranı arkadaşım seninde dinlemeni tavsiye ederim:)....

17 Şubat 2009 Salı

ÇOCUKLUK İŞTE


Bir defter buldum eskilerden...İlk gördüğümde gözlerim doldu.Aslında açıp açmamak konusunda kararasız da kalmadım değil...!!Uzun süre baktrım ona.İçinden ne çıkacaktı???Neler anlatmış,neler not etmiştim?Radioda yine aynı şarkı ,yine aynı tınılar...
Karar verdim açtım sayfaları usul usul
Seneler öncesine aitti bu defter.Tozlanmış,sararmıi,eskinin anıarını barındırıyordu içinde...
Üzlmüşüm ''o gün'' öyle not etmişim bir köşeye...Ama ardından bir gülücük,diğer mutlu olaya geçmişim.Çocukluk işte...O büyük kırgınlık zannettiklerimi bile o dakika unutuvermişm farketmeden.Yarınki ödevi düşündüğümden bahsedip durmuşum.Hayatın sonu gelmiş de ben çırpınıyorum sanki...İsteklerimi yazmışım diğer sayfalara.Tekrarlıyorum çocukluk işte...Ama
Gel de özenme...Arama o günleriHiçbirşey yokken var etmekmiş çocukluk.Ne güzelmiş ,ne özelmiş...Dizlerdeki yaralar bile mutlulukmuş,iz'miş o koşuşturmlara dair...O zamanlar şikayet etmişiz aklımzıın erdiği kadar;görmeksizin geleceği,tatmadan o deli dolu günleri...Zayıf not almakla son bulurmuş o dopdolu günler...
Çocukluk işte...Ne küçükmüş o en büyük acılar!!!Ne anlamlıymış kulağımız çekilirken duyduğumuz o ağırlaşmış nağmeler.Uçsuz bucaksız gökyüzü kadar öğütlerin bugünümüz için yararlı olduğunu bilmeden isyan etmişiz.
Ah defter!!!Ne kadar eskilere götürdün beni...Bir sayfana bakıp kapatacaktım halbu ki.Beni öyle derinlere götürdün ki;ben bile çıkmak isemedim.
Eskiden de yazmayı severmişim...İsyanı basarmışım sayfalara...
Yine ''Haykırışlarım Sessizlikten İbaretmiş'''sayfalarda ebediyete uzanmışlar.Silinmeye yüz tutmuşlar tabi ki sayfalarım da sararmaya...!!!

BURUK ZAMANLAR


Hani buruk zamanlar vardır.Yol almaktan korktuğun,yol almaya başladığında başladığın noktada durduğun.Geçmek bilmeyen dakikalar,doldurulamayan o boş zamanlar...Herşey üzerine gelir hani.Çıkış yolu olmayan bir savaş gibi.Öleceğini bile bile attığın o kurşunlar sonra sonunu getiren o bir anda patlayan bomba gibi.O burukluğun içinde acılarım en büyüğünü yaşadığını zannederken aslında sorunun sadece kendinde olduğunu anlarsın!İşte savaş şimdi başlamaktadır.En sık yaşadığın sorunların nedenini,yalnız kalış nedenlerini ve bir çok soruların cevaplarını aramaya başlarsıniBulamazsın,bulamazsın...!!!
Artık beynin tam bir savaş alanı gibidir.Cevapsız sorular,eşleşmeyi bekleyen cevaplar...Bulunan her bir yanlışla patlamaya başlayan bombalar,şiddetli baş ağrıları,umutsuz dakikalar...Aslında o buruk zamanlar şimdi başladılar
Bazen düşünüyorum da aslında herşey bizimle alakalı.Sonumuzun da başlangıcımızın da zeminini biz hazırlıyoruz. Bir bina yapar gibi,önce sağlam bir zemin bulmak,ardından iyi bir temel ve dayanıklılık daha sonra üzerine çıkan bir sürü kat...İnsan hayatı gibi aslında yavaş yavaş ,adım adım.Ben bunlara inanıyorum.Belki de bunlara inanmak istiyorum kimbilir...
Ve aslında inanıyorum ki yalnız kalmak veya kalmamak bizim elimizde.Hayatımızda, kaderimizde aynı şekilde.O yüzdendir ki savaşta gibi hareket ediyoruz hayatımıza.Çünkü en büyük düşmanımız ve dostumuz kendimiziz hayatta....

16 Şubat 2009 Pazartesi

YAZMAYA BAŞLARKEN HİSSETTİKLERİM


Aslında ben de bilmiyorum hangi arzuyla,istekle ya da hangi amaçla yazmak istiyorum.Beynimin bir köşesinde ''yaz yaz'' diyen birileri var sanki....Aklıma gelen cümleleri döküyorum satırlara sonra okumaya başlıyorum.Bazen öyle uyumlu öyle güzel geliyorlar ki kulağıma ,beynimdeki ses daha da kuvvetleniyor!!!Amaçsız başlıyorum kelimeleri yan yana getirmeye ardından cümleler paragraflar geliyor ard arda....
Bir hayat öyküsü anlatmak istiyor bazen yüreğim.Bazen de uzun uzun şiirler hayatlarla dolu gözyaşlarıyla ıslanmış...Bütün gördüğüm yanlışlarımı haykırasım geliyor daha doğrusu yazdıklarımın bir anda canlanmasını istiyorum.Ama farkında mısınız yada anlıyor musunuz bilmem!?Bende ne yapmak istediğimi bilmiyorum...Kalemim canlanıyor,cümlelerim hareketleniyor ve dolayısıyla bende heyecanlanıyorum.Elimde değil ama parmaklarım titriyor hissediyorum içimde..Amatör ruhumla karşı koymak istiyorum birşeylere.Benliğim benden çıkıyor bazen.Ben ben olmuyorum kısaca...Bir yoksul, bir sefil,bir kumarbaz,çingene,aşık,yaşlı,öksüz üzgün,acılı ve niceleri oluyorum.Daha doğrusu ruhum olmak istiyor ve kalemimde yazmak.Kısacası hareketlenmek istiyorum.O beyaz sayfaları dolu dolu görmek kendi el yazımla dolduğunu görmek ve birşeyler oluşturabildiğimi anlamak istiyorum.Bir şarkı çalıyor radyoda şarkıda ki baş karakter olyorum bir anda uğrunda ölünmüş o kız yada oğlan o acıyı yaşamaya başlıyorum bir anda...Yada yine sokakta bir çocuk ağlıyor neden ağladığını düşünmeye başlıyorum ve bakıyorum ki sayfam yine dolmuş.
Evet sadece amatör ruhumla,kalemimle,sayfalarımla yazıyorum ben .Birşey beklemeden,övgü beklemeden.Hissetme amacıyla haykırmak amacıyla kendimi mutlu etmek amacıyla belki de...
Diyorum ya belki sizde anlayamadınız...Sadece içimden yazmak geliyor harflerle kelimeler kelimelerle cümleler cümlelerle paragraflar
ve uzun öytküler.....